ABD’de Asya kökenli kişiler Covid-19’la beraber ırkçılıkla da mücadele etmek zorunda bugünlerde. Asya-Amerikan Topluluklarına Nefreti Durdur (Stop AAPI Hate) Platformu son 1 yıl içerisinde Asya kökenli kişilere yönelik 3795 saldırı raporu kaydetti.
Covid-19 salgınının tüm dünyayı etkilemeye başladığı Mart 2020’den bu yana, ABD’de, Asya kökenli kişilere yönelik artan saldırılar endişe verici boyutlara ulaştı. Geçtiğimiz mart ayında, Georgia eyaletindeki 3 masaj salonuna yapılan saldırılarda 6’sı Asya kökenli olmak üzere toplam 8 kişinin hayatını kaybetmesi, Asya kökenli kişilere yönelik şiddetin, ABD’nin ana gündem maddelerinden biri haline gelmesine neden oldu.
Salgının ilk günlerinde ırkçı şiddeti durdurmak amacıyla kurulan Asya-Amerikan Topluluklarına Nefreti Durdur Platformu 19 Mart 2020 ile 28 Şubat 2021 arasında Asya kökenli kişilere yönelik ayrımcılıkla ilgili 3 bin 795 vaka kaydetti. Platformun raporunda dikkat çeken bir diğer oran ise kadınların, erkeklere göre 2.3 kat fazla nefret suçuna maruz kaldığı verisi oldu.
California State Üniversite’sine bağlı ‘Nefret ve Aşırılık Çalışmaları Merkezi’nin polis raporlarına dayanarak yaptığı bir araştırma da, Asya kökenli kişilere yönelik saldırıların covid-19 salgınıyla beraber yükselişe geçtiğini gösteren sonuçlar ortaya çıkardı. Araştırmaya göre ABD’nin en büyük 16 şehrinde bildirilen ırkçı nefret suçlarının sayısı 2019 yılında 49 iken, covid-19 salgınının etkisini gösterdiği 2020 yılında 122’ye yükseldi. Bu dönemde Asya kökenli kişilere karşı nefretin yoğun yaşandığı bölgelerden biri olduğu görülen New York City’de, 2019 yılında 3 olarak kaydedilen ırkçı nefret vakası sayısının 2020 yılında 28’e yükseldiği de araştırma verileri arasında yer aldı.
ABD’de son 1 yıl içinde yaşanan en büyük saldırı olarak kayıtlara geçen Georgia eyaletindeki masaj salonu saldırılarında 6’sı Asya kökenli toplam 8 kişinin hayatını kaybetmesi, Asya kökenlilere yönelik ırkçılığın gündeme gelmesine neden oldu. Saldırıyı gerçekleştiren 21 yaşındaki Robert Aaron Long, saldırıyı ırkçı bir güdüyle gerçekleştirmediğini söylese de Georgia Eyalet Meclisi Vekili Vietnam asıllı Bee Nguyen yaptığı açıklamayla söz konusu saldırının tam da ‘cinsiyet temelli şiddet, yabancı düşmanlığı, ve kadın düşmanlığı’ üçgeninde yaşandığını ve bunların sıradan cinayetler olmadığını vurguladı.
Asya kökenli kişileri hedef alan ve raporlanmış diğer nefret vakaları arasında dövülerek darp edilmek, yüzlerine tükürülmek, hakarete uğramak, ev ve iş yerlerinin yağmalanması gibi olaylar olduğu görülüyor.
ABD’nin birçok eyaletinde ırkçı saldırılarda düşüş olmasına rağmen Asya kökenli kişilere yönelik saldırıların hızla artması dikkat çekiyor. Hakaret vakaları arasında “Siz virüssünüz”, Buraya virüsü siz getirdiniz”, “Çin’e geri dönün” gibi covid-19 pandemisiyle bağlantılı ifadelerin ağırlıkta olduğu görülüyor.
Asya-Amerikan Topluluklarına Nefreti Durdur (Stop AAPI Hate) Platformunun kurucularından olan ve aynı zamanda San Francisco Eyalet Üniversitesi’nde Asya Amerikan Çalışmaları Bölümü’nde görev yapan Russell Jeung, NBC News’de katıldığı programda, “Başkan Trump’ın kışkırtıcı yorumları, ‘Çin virüsü’ terimini kullanma ısrarı ve ardından sosyal medyada yaydığı nefret söylemi ile bize yöneltilen nefret şiddeti arasında açık bir ilişki var” ifadelerini kullandı ve Trump’ın Asya kökenli kişilere karşı olan nefreti körüklediğinin altını çizdi.
Georgia eyaletindeki masaj salonu saldırılarının ardından Washington eyaletinde gerçekleştirilen protesto gösterisinde ellerinde #AsianLivesMatters Asyalıların Hayatları Değerlidir ve #StopAsianHate Asyalılara Nefreti Durdur yazılı dövizler taşıyan ABD’liler, son dönemde artan Asya kökenli kişilere yönelik ırkçı saldırılara tepki gösterdi. Eylemciler bu cinayetlerin ve saldırıların şaşırtıcı olmadığını çünkü bunun alt yapısının yıllardır hazırlandığını dile getirdi. Twitter’da başlayan ve Asya kökenli kişilere karşı nefreti durdurma çalışmaları dünya gündemine de yansıdı.
Masaj salonlarına yönelik silahlı saldırının yapıldığı Atlanta kentini ziyaret eden ABD Başkanı Joe Biden ve Başkan Yardımcısı Kamala Harris de Asya kökenli kişilere yönelik ırkçı şiddetle ilgili açıklamalarda bulundu. Biden yaptığı açıklamada Asya kökenli kişilerin salgın boyunca ABD’de günah keçisi ilan edildiklerini, sözlü ve fiziksel saldırıya uğradıklarını ifade etti.
ABD’nin ilk Hint kökenli Afroamerikan Başkan Yardımcısı olan Kamala Harris de ırkçılığın, yabancı düşmanlığının ve cinsiyetçiliğin ABD’nin bir gerçekliği olduğunu, fakat kendisinin ve Başkan Biden’ın bu duruma sessiz kalmayacaklarını belirtti.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, Twitter’dan paylaştığı mesajında konuyla ilgili, “Dünya, Asyalılara ve Asya kökenli insanlara karşı ölümcül saldırılara, tacize ve ayrımcılığa tanık oldu. Bu eylemler, günah keçisi arama, sömürü ve istismarın yüzyıllardır devam eden tarihini sürdürmüştür. Herkes için bu bir meydan okuma anı, herkes için saygınlığı sürdürme zamanı olmalıdır” açıklamasında bulundu.
Çin, ABD’nin Georgia eyaletinin Atlanta şehrindeki 3 masaj salonuna yapılan saldırılarda, 6’sı Asya kökenli 8 kişinin öldürülmesinin ardından endişelerini bildirerek ABD’yi Asya kökenlilere yönelik artan şiddeti durdurmak için önlemler almaya çağırdı.
BIDEN VE EKİBİ IRKÇILIKLA MÜCADELE EDEBİLİR Mİ?
Yeni Başkan Biden’ın ve Yardımcısı Harris’in, Trump döneminin aksine ırkçılıkla “gerçekten” mücadele edeceklerini açıklamaları, dünyanın birçok yerindeki ırkçılık karşıtı insana inandırıcı gelmiyor. Bunun nedeni ırkçılığın ABD toplumunda sürekli olarak yeniden üretilen daimi bir sorun olarak görülmesi ve Biden yönetiminin bu konuda yapacaklarının bu sistematiği değiştirecek güçte olmayacağının düşünülmesi.
Trump’ın Covid-19 virüsünü Çin virüsü olarak adlandırmasının arkasında basitçe ırkçılık denilip geçilemeyecek kadar sinsi bir dış politika oyunu görünüyordu. ABD Çin devletine yönelik siyasi ve ekonomik mücadelesinde yaşanan sıkışmaları, toplumsal bedellerini önemsemeden yaptığı “Asya/Çin virüsü” söylemi üzerinden yeni bir zemine taşımak istiyordu. Sağlık ve siyaset bilimiyle izah edilemeyecek bu suçlamaların Çin’i itibarsızlaştırması umuluyordu.
Biden yönetimindeki bazı isimler, Trump’ın bu söylemlerini eleştirseler de, ABD’nin diğer uluslara yönelik haksız müdahalelerinin sürdürülmesinde bir sorun görmüyor. Dolayısıyla içerideki ayrımcılığı ve ırkçılığı tetikleyen bu dışa dönük saldırgan siyasetin sonuçlarını baştan kabul etmiş oluyorlar.
Biden yönetiminin yeni yatırım planlarını açıklarken vizyonunu “kendilerini gelecek yıllarda Çin ile olan küresel rekabeti kazanacak bir konuma getirmek” olarak ilan etmesi, Trump’tan miras alınan ‘Çin’e karşı ticaret ve teknoloji savaşının” sürdürüleceğinin de bir işareti. Buna ek olarak, ABD’nin geçtiğimiz günlerde “İsrail’in güvenliğini sağlamak” gerekçesiyle “İran’ın asla nükleer silah sahibi olmaması için çalışacağını” açıklaması da eklenebilir.
Tüm bunlar Trump yönetiminin Covid-19 salgınının zirve yaptığı dönemde İran, Küba, Venezuela ve Kuzey Kore gibi ülkelere uyguladığı acımasız ambargonun neden olduğu insan hakları ihlallerinin, Biden döneminde de yaşanabileceğinin işaretleri.
ABD’nin düşmanlaştırdığı ülkelere yönelik saldırgan siyaseti yalnızca kendi ülkesinde değil müttefiklerinde de ırkçılık ve ayrımcılığın yükselmesine neden oluyor. Örneğin ABD’nin Çin’e karşı yanında tutmak için büyük emek verdiği Avustralya’da Lowy Institute’ün yaptığı bir araştırma, Çinli Avustralyalıların yüzde 18’inin Çin kökenli oldukları için fiziksel saldırıya uğradıklarını ortaya koyuyor.
ABD’nin Dünya’nın geri kalanında neden olduğu ırkçılık ve insan hakları ihlalleri bir yanda dururken; içeride, Biden yönetiminden insan hakları sorunlarının çözümü konusunda vaat ettiği adımları unutmaması bekleniyor.
Bu adımlardan bir tanesi, Biden’ın 2009 yılında ABD başkan yardımcısıyken verdiği “Guantanamo Körfezindeki gözaltı merkezini kapatacağız” sözünün arkasında durması ve gereğini yapması. Bu gözaltı merkezi ABD’nin kuralsızlığıyla ve acımasız insan hakları ihlalleriyle meşhur olmuş çok sayıda gözaltı merkezinden yalnızca bir tanesi. Biden’ın 2009 yılındaki sözlerine rağmen bu konuda henüz bir adım atılmadığı gibi, Beyaz Saray Sekreteri Jen Psaki “gözaltı merkezinin kapatılıp kapatılmayacağıyla” ilgili sorulan soruya çekimser bir yanıt verdi.
Her gün ortalama 106 kişinin silahlı saldırı sonucu hayatını kaybettiği ABD’de Biden yönetiminden beklenen bir diğer adım ise bireysel silahlanmayı engelleyecek yeni silah yasalarının hayata geçirilmesi. Ancak Biden yönetiminin bu konuda da kapsamlı bir değişiklik yapamayacağı öngörülüyor. Bunun nedeni yasa tasarısının senatodan geçebilmesi için 60 senatöre ihtiyaç duyulması. Ancak demokratların 50 üyesi bulunduğu için cumhuriyetçilerden 10 üyenin de yasa tasarısı lehine oy vermesi gerekiyor. Bunun gerçekleşmesinin de oldukça güç bir ihtimal olduğu aslında herkesçe biliniyor.
Gallup şirketinin 2017 yılında yaptığı bir kamuoyu araştırmasına göre, Yeni silah yasaları senatodan geçse dahi ABD’lilerin çoğu bu yasaların silahlı kitlesel saldırıları ortadan kaldıracak veya azaltacak bir etkisinin olmayacağı görüşünde.
Tüm veriler, ABD’de toplumsal, siyasal ve ekonomik açıdan köklü değişimler yaşanmadıkça uzun yıllar daha ırkçılığın, ayrımcılığın ve şiddetin hayatın bir parçası olmaya devam edeceğini gösteriyor.
Yön Haber