Dünya ekonomisinin liderlerinden Çin’de çok sayıda Türk şirketi faaliyet gösteriyor. Başta ham madde ve ucuz iş gücü avantajıyla şirketlere düşük maliyetli üretim imkanı sunan Çin, Türkiye’den de büyük holdingler ve KOBİ’lerin gözünü çevirdiği ülke durumunda. Uzun yılardır Çin’de faaliyet gösteren Türk firmalarından biri de ARZUM… Aynı zamanda DEİK İcra Kurulu Üyesi ve Asya Pasifik İş Konseyleri Başkanı olan ARZUM Elektrikli Ev Aletleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kolbaşı ile Çin ile ticari ilişkileri, beklentileri ve hedefleri konuştuk.
Sayın Kolbaşı Çin ile Ticaret yapan Türkiye’de önemli iş insanlarından birisiniz. Neden Çin ve kaç yıldır Çin’le iş yapıyorsunuz?
İlk kez 1992 senesinde Çin’e gittim ve o seyahatimden bugüne kadar olan süreçte, bu yıl hariç, -ki 2020 enteresan bir yıl oldu- 1992’den bu yıla kadar her sene düzenli olarak gittim. Yaklaşık altmış ila doksan günümü ağırlıklı olmak kaydıyla her yıl burada geçirdim. Hong Kong, Şangay’da şirketim var. Satın almamızın bir kısmını oradan yaparak başladık 1992’de. Daha sonra oradaki ihracat şansımızı denedik nasıl olabilir diye bunları da araştırdık baktık. Şu anda Hong Kong ve Şangay üzerinden bütün Çin’de faaliyetlerimiz sürüyor ve bizim sektörümüzün önemli bir üreticisi olan Çin’deki faaliyet gösteren firmalarla işbirliği yaparak bugün bildiğiniz Arzum markasını hem geliştirdik hem de dünyada önemli bir pazar payı alması için Çinli üreticilerle işbirliği yaptık şimdi sıra Çin pazarına da ürünlerimizi satmakta.
Batı’ya kıyasla Çin ile ticaret yapmanın avantajları nelerdir?
Ben 1992’ye geri dönersem, burada aslında biz Batı’ya ihracat yaparken Çinli üreticiler rakip olarak karşımıza çıktılar. O zaman Çin ürünlerinin üzerinde Made in Prc altın sarısı hafif alüminyumdan etiketler vardı. Ve Çin’i bir rakip ülke olarak ilk defa tanıdık, sektör anlamlı sayıyorum yoksa turistik veya coğrafi olarak tabii ki Çin halk Cumhuriyeti’ni tanıyoruz ve biliyoruz. 1992’de yapmış olduğum ilk seyahatte şunu gözlemledim. Çin’in ürün geliştirme ve ürün yapış şeklinde Batı’ya göre bir farklılık var. Çin özellikle bölgesel olarak odaklanıyor ve o bölgede bir ürün ile ilgili olarak üreticileri hakikaten o günkü şartlara göre farklılıklar yaparak kendilerini geliştirmeye çalışıyorlar ve her zaman Çin ürünlerinin ucuz olduğuna dair bir algı da vardı evet Çin ürünleri ucuz olabilir. Çin ürünlerinin ucuz olma nedeni, bir kısmının teknoloji farklılığı bir kısmı da farklı yapmalarından kaynaklanıyor bir de ölçek ekonomisinden dolayı çok yüksek adetli üretim yaptıklarından maliyetlerde bir avantaj yakalanabiliyor ve hakikaten çok hızlılar. Biz o dönemde Türkiye’de ürettiğimiz veya Çin veya Asya’da ürettiğimiz ürünleri alıp Batıya, Avrupa Birliği ülkelerine satıyorduk. Türkiye’de ürettiğimiz ürünlerle de hakikaten iyi bir yol katetmiştik ama Çin’le birlikte bunu daha iyi bir noktaya taşıdı. Avrupalı ülkeler veya Batı’ya göre biraz daha farklılıklar, hız bir kere en başta geliyor, yeniliğe çok açıklar. Ve bir konunun sonucuna gitmek için fabrikanın sahibinden o konuyla ilgili çalışanına kadar bu konuya odaklanıyor ve eğer o hafta bugün neredeyseniz Çin’de o konuyu odaklandığınız sürede bitirme şansınız Batı’ya göre biraz daha fazla. Yani tedarik konusunda veya iş konusunda çok dakik çalıştıklarını düşünüyorum.
Çine daha çok hangi ürünler ihraç ediliyor?
Türkiye ile Çin’in dış ticaretine baktığınız zaman iki ülke arasında20 milyar dolarla 25 milyar dolar arasında dolaşan bir dış ticaret var. Bu, Türkiye’nin aleyhine olan bir dış ticaret çünkü biz en fazla bugüne kadar 3 milyar dolarlık bir ihracat yapabildik genelde 2 küsurlarda takılıyor. Ama Türkiye bazen 17 milyara kadar düşse de 25 milyar, 27 milyar dolara kadar da alım yapıyor. Özellikle Türkiye tarafından ihracata baktığımzda, bizim özel olarak mermer ihracatımızda yükseklik var ve geçmiş dönemlerde daha çok üretimde kullanılan metal,maden, endüstriyel bazlı ürünler vardı aslında yani endüstriyel üretime baz teşkil edecek olan ürünler vardı ama bu Türkiye açısından bir değişim gösteriyor şu anda çünkü Türkiye’nin aslında özellikle tarım ve gıda ürünlerinde ciddi bir potansiyeli var. Markalı ürünlerimizin Çin pazarında tutunması için büyük bir şans var. Bildiğiniz gibi son iki yıldan beri yapılan, bu sene üçüncüsü yapıldı ama katılım biraz az oldu pandemiden dolayı, Şangay ithalat fuarında da Türk firmalarını görebiliyoruz. Bu daha çok mermer maden ağırlıklı. İhracatımızı biraz daha gıda ürünlerine, bitmiş ürünlere ve Türk markalı ürünlere de çevirmemiz gerekiyor. Bunun da adımlarının atılacağını ve ileride bunun sonuçlarını alabileceğimizi ümit ediyoruz.
Sayın Murat Kolbaşı Çin’de Türk ürünlerine ilgi nasıl?
Türkiye’den giden ürünleri eğer doğru bir niş alanda yakalar ve bunu satabilirsiniz hakikaten başarılı olan firmalarımız var. Dolayısıyla Türk ürünlerine karşı herhangi bir negatiflik olmadığı gibi dürüst konuşmak gerekirse çok fazla bir pozitiflik de yok. Çünkü Türk ürünlerini, Türk markalarını çok fazla tanımıyorlar. Ama baktığınız zaman Türkiye’nin gastronomi anlamında bir zincirimiz var şu anda guangzhou’da ve Yiwu’da çalışan şirketler gayet başarılı. Bazı ürünlerde, özellikle giyim ev tekstili ürünlerinde Türk markalarının başarılı işlerini görüyoruz ama bunlar genel anlamda yeterli değil bunun da farkındayız.
Pandemi dönemini nasıl geçiriyorsunuz?Bu süreç sizi nasıl etkiledi?
Bizim sektörümüze baktığınızda, küçük elektrikli ev aletleri sektörü dünyada on bin üç yüz’e yakın markayı barındıran ve yıllık cirosu da yüz milyar dolara doğru giden bir sektör. Tabi bu sektöre baktığınızda ağırlıklı olarak ev ve kısmen de ofislere odaklanmış durumda. Son dönemde pandemi ile ilgili yapılan araştırmalara baktığımızda çıkan sonuçlara göre, insanların bu süreçte ağırlıklı olarak zamanlarını evde ve özellikle mutfağında geçirdiğini görüyoruz. Bu sadece Türkiye’ye özgü değil bütün dünya için geçerli. Dolayısıyla özellikle ev ürünlerinde mutfağa yönelik ürünler, yemek hazırlayan ve evi temizleyen ürünler, kişisel bakım ürünlerinde bir artış söz konusu. O yüzden Türkiye’de de bunun sonuçlarını gördük. Hem pazar büyümesi hem dünyadaki küçük elektrikli ev aletleri büyümesi bizim sektöre olumlu etki etti. Evet maalesef biliyorum bu pandemi sürecinde olumsuz etkilenen sektörler daha fazla ama biz şanslı bir sektörüz nispeten olumlu etkilenen sektörlerden olduk.
Kuşak ve Yol girişimine değinelim dilerseniz biraz da. Bu girişime ilişkin neler söylemek istersiniz bu projede Türkiye’nin önemi ve Türk iş insanlarının beklentileri nelerdir?
İsterseniz Kuşak ve Yol’a geçmeden az önce sorduğunuz soruyu bir espriyle beraber bir noktaya götürmek istiyorum çünkü baktığınız zaman Çin çok yoğun bir çay içicisi. Türkiye’de kişi başı çay içiminde en fazla çay tüketen ülke Türkiye. Ama bizim bir Türk kahvemiz var dolayısıyla ben şimdi kahvemden bir yudum almak istiyorum. Türk kahvesinin de aslında Çin pazarında bir geleceği var çünkü yüksek oranda çay tüketen Çin halkı aslında kahve ile de tanışıyor ve farklı farklı uluslararası içecek ve yiyeceklere de gayet açıklar. Bugün en fazla şubesi olan Amerikan bazlı bir kahve zincirinin toplam şubelerin yüzde 10’u da Çin pazarında. Dolayısıyla Çin’in özellikle Türkiye’nin gastronomi konusunda Türk firmalarına bir fırsat yakalayacağını ve fırsat vereceğini düşünüyorun. Kuşak ve Yol’a gelirsek. Tabi kuşak ve yol yine Türkiye ile Çin ilişkilerine baktığınızda tarihi İpekyolu’nun aslında iki bin’li yıllara uyarlanmış hali desek hiç yanlış olmaz. Çünkü geçmişten gelen İpekyolu’ndaki Doğuda başlayan ki başlangıç şehri Xian. Xian’da başlayıp Türkiye’ye gelen Anadolu topraklarından Batı’ya doğru giden bu tarihi İpekyolu’nun aslında bugün hayata geçmiş halinde Türkiye için yerine göre avantajları olabilir yerine göre de tehditler olabilir. Bunu iyi değerlendirebilen bir Türkiye’nin Kuşak ve Yol projesinden avantajlı çıkabileceğini düşünüyorum, Yetmişe yakın ülkeyi ilgilendiren bir proje veya insiyatif. Bugün baktığınız zaman Çin’den çıkan Xian veya bu Wuhan’dan hareket eden bir tren on beş günün altında Almanya’nın Duisburg kentine ulaşabiliyor. Güneyden gidildiğinde Guedar limanı üzerinden Mısır’da Kahire’ye ve Kahire’nin karşısında Pire Limanı’na gidilebiliyor dolayısıyla bu lojistik altyapısı yapıldı. Ben Türk firmalarının oradan gelirken, doğudan Batı’ya gelen lojistik hamlesinin Batıdan doğuya giderken de Türkiye firmaları için nasıl bir stratejiyle nasıl bir avantaja dönebilir bunun çarelerini ve bunun alternatifinin olması gerektiğini düşünüyorum. Bir anlamda kuşak ve yol tarihteki İpekyolu’ndaki doğudan batıya olan ticaretin evet ama bu topraklar üzerinde, ama biz bunu batıdan doğuya nasıl değerlendirebiliriz buna bizlerin odaklanması gerekiyor, Türk markaları ve Türk firmalar için söylüyorum.
Sayın Murat Kolbaşı siz dış ekonomik ilişkiler Kurulu DEİK’de yöneticisiniz. Daha önce Türk Çin iş Konseyi Başkanıydınız şu anda Asya Pasifik iş Konseyleri Başkanısınız. Önümüzdeki dönemi için faaliyet planınız nelerdir efendim?
Öncelikle DEİk hakikaten Türkiye’nin dış ekonomik ilişkilerini bir ticari diplomasi çerçevesinde götürmeye çalışıyor ve bizim bütün Konsey başkanlarımızda, ülke başkanlarımızda aslında ilişkide olduğumuz ülkelerle her şeyden önce ticareti, hem ithalat hem ihracat anlamında yatırımı ve bunlar haricinde de eğitim, kültür, sanat gibi spor ilişkileri gibi tüm konularda da destek vermek istiyoruz. Dolayısıyla bu yönlü bakıyoruz. DEİK olarak biz dünyayı altı bölgeye bölmüş vaziyetteyiz. Biraz önce söylediğiniz gibi Asya Pasifik Bölgesi bana ait ve bu bölgede 17 tane ülke 2 tane bölge var. Ve Asya Pasifik’in bizim için şöyle bir önemi var. Türkiye için Türkiye Asya Pasifik aslında dokunan bir ülke ve toplam dış ticaretimize baktığımız zamanda geçen sene otuz beş milyar dolar açık verdiğimiz bir ülke. Yani o bölge aslında sadece Çin halk Cumhuriyeti ile ilgili değil diğer ülkelere de açık vermekteyiz dolayısıyla o bölgeye dokunuyoruz, ithalat yapıyoruz şimdi sıra markalarımızın o bölgeye odaklanıp ihracat yapmasında. Biz Deik olarak bir kere bu bölgenin fark edilmesi, bu bölgenin anlaşılması için çeşitli çalışmalar yapıyoruz. O yüzden de uluslararası şirketlerle çalışıp özellikle kuşak ve yol stratejisinin insiyatifinin ne olduğuna raporlarla Türk firmalarına iş çevrelerine anlatmaya çalışıyoruz, bu misyonumuz devam ediyor Çin ASEAN ülkelerinin öneminin farkındayız. 10 tane ASEAN ülkesinin 7 tanesini bizde iş konseyi var. O yüzden ASEAN ülkelerinin tamamı için yeni bir Konsey oluşumuna gidiyoruz. Bu arada devletimiz ve hükümetimiz ile de paralel hareket ediyoruz. Özellikle Dışişleri Bakanlığımızın yeniden Asya söylemiyle beraber atanan Büyükelçi ile beraber koordineli çalışmalarımız var. Yine Ticaret Bakanlığımızın Asya bölgesinde özellikle odaklandığı ülkelerle birlikte işbirliklerini geliştirmeye çalışıyoruz. Bölgede üç tane bu ülkeyle de serbest Ticaret anlaşmamız var, Singapur, Malezya ve Güney Kore. Dolayısıyla bu tip anlaşmaları da geliştirerek ileriye doğru ihracatımızı da geliştirici hamleler yapmaya çalışıyoruz. Bildiğiniz gibi en son Pazar günü imzalanan RCEP anlaşmasıyla da o bölgedeki aslında 15 ülkenin içinde olduğu, bu hemen hemen dünya ticaretinin en büyük bloğu olacak, üçte birini kapsayan anlaşma çerçevesinde de Türkiye’nin ne gibi fırsatları olabileceğini, ne gibi risklerle karşı karşıya olduğunu da ortaya koymak istiyoruz, bunlar bizim çalışma alanlarımız. Özellikle Asya Pasifiğin Türkiye’deki farkındalığını her yönüyle artırmaya çalışıyoruz.