Yenilenebilir enerjinin küresel ölçekteki payı her geçen yıl artıyor ve gelecekte doğal gaz, kömür gibi hidro karbon kaynakların elektrik üretimindeki payını daha da azaltacak gibi görünüyor. Son yıllarda kurulum maliyetlerini azalmasıyla birlikte güneş enerjisi yatırımlarının hızla artması dikkat çekiyor. Çin bu alanda önemli küresel güçlerden biri. Öyle ki dünyanın en büyük güneş paneli ve teknolojileri üreticileri arasında Çinli şirketler ilk sıralarda yer alıyor. Bunlardan biri de HT Solar. Çin devlet şirketi olan HT Solar Türkiye’de de üretim yapıyor. Son dört yılda güneş enerjisi yatırımlarının arttığı Türkiye, HT Solar için hem önemli bir pazar hem de başta ABD olmak üzere Batı ülkelerine yapılan ihracatta merkez konumunda. Yön Radyo’da, Çin Uluslararası Radyosu Türkçe Servisinin hazırladığı Uzakdoğu’dan Esintiler programına konuk olan HT Solar Satış ve Pazarlama Müdürü Emre Kulaç, HT Solar’ın Türkiye pazarını, buradaki üretiminlerini ve geleceğe yönelik hedeflerini anlattı.
“TÜRKİYE’Yİ EN UYGUN LOKASYON OLARAK SEÇTİK”
HT Solar şirketini tanıyabilir miyiz?
HT Solar Çin devletine ait bir firma ve 1960’lardan beri askeri füzeler, uydular üretiyor. Aslında Çin’in NASA’sı diyebiliriz. Sadece 2019’da yaklaşık 28 tane uydu fırlattı uzaya ana şirketimiz. HT Solar’ın güneş sektörüne girişi ana şirketimizin, ürettiği uydulara uyguladığı yüksek verimli güneş hücreleriyle başlıyor. Neredeyse 35 yıldır güneş enerjisi sektörünün içerisindeyiz. HT Solar, bu işin hammaddesi olan silisyumdan başlayıp, son kullanıcıya giden güneş paneline kadarki tüm süreçleri kendi çatısı altında üretiyor. Halihazırda da Çin’de devlete ait olan tek panel üreticisi.
HT Solar’ın Türkiye’de bu üretim yatırımını yapmasında ana hedef neydi?
Başta ABD olmak üzere birçok ülkede Çin’de üretilen güneş panellerine karşı anti-damping politikaları geliştirildi, ek gümrük vergileri getirildi. Doğal olarak Çinli firmalar da bu vergileri aşmak için farklı ülkelerde yeni fabrika yatırımı yaptı. Bazıları Vietnam, Malezya gibi ülkelere üretimlerini kaydırdı. Şirketimi ise en uygun ülke olarak Türkiye’yi seçti. Fabrikamız İstanbul Tuzla Serbest Bölgesi’nde yer alıyor. Yaklaşık 32 bin metrekare alana sahip ve 500 kişinin çalıştığı bir fabrika burası. Yıllık 1 gigawatt (GW) güneş paneli, 400 megawatt (MW)güneş hücresi üretme kapasitesine sahibiz. bir fabrikamız var burada. Türkiye pazarından daha çok ihracat odaklı kurulmuş bir tesisiz. Üretimimizin de yaklaşık yüzde 85-90’ı ihracat diyebilirim. Bloomberg’in yayınladığı bir Tier1 listesi var. Dünyadaki birinci sınıf panel üreticilerinin olduğu bir liste. Aynı zamanda bu listede yer alan tek Türk üreticiyiz de diyebiliriz.
Covid-19 küresel salgını küresel ekonomiyi vurdu ve birçok sektörü durma noktasına getirdi. Siz bu süreçten nasıl etkilendiniz?
Pandeminin başladığı Çin menşeli bir firmayız ve orada da ilk baştaki gelişmeleri çok yakından takip ettik. Bu noktada biz de önlemler aldık. Fabrikada vardiya düzenlemeleri, insanların giriş-çıkışları, yemek alanları, tüm ortak alanlar hepsi bakanlığın talimatlarına göre düzenlendi ve ona uygun olarak devam ettirildi. Çin’de, limanlar kapandı, yollar kapandı, belli şehirler karantinaya alındı, o şehirlere giriş-çıkışlar yasaklandı. Çin’in birçok bölgesinde tedarikçimiz bulunuyor. Çin yeni yılından hemen önce yüklü miktarda hammadde tedariği yapmıştık. Bu, yaklaşık üç ay hiç durmadan üretim yapmamızı sağlayacak bir miktardı. Tabii bunların satın aldık ama Türkiye’ye ulaşması da bizim için ciddi bir sorun oldu. Çin devlet firması olarak, ilişkilerimizin kuvvetli olmasına rağmen ciddi anlamda zorluk çektik. Örneğin; Şanghay’dan Türkiye’ye haftada üç tane gemi varsa iki haftada bir taneye düşürüldü. Hava kargo kullanıyorduk. Hava kargoya ciddi bir talep p olunca onun fiyatları da arttı. kilogramını 3 dolara taşınan hammadde 10 dolara taşınmaya başladı. Sadece lojistik tarafında değil, maliyet anlamında da ciddi problem oldu. Bu dönemde tabii Türkiye’de de biraz daha talebin yavaşladığı bir sürece girmiştik. Fabrikada belli dönemlerde yarı kapasite çalıştık. Belli dönemlerde önlem amacıyla vardiya sıklıklarını azalttık. Sektörümüzde olursam, küçük-orta ölçekli güneş santrali projeleri en çok etkileneler oldu. Daha çok lisanslı dediğimiz büyük çaplı projeler, bir şekilde o ürünün tedariğini ve saha çalışmalarını devam ettirebildi. Biz de büyük lisanslı projelere güneş paneli tedariği sağladık bu sene. Haliyle üretimimizi zor da olsa bu sürece uyumlanarak devam ettirdik. Ama bildiğim kadarıyla bizim sektörde de birçok üretici hem hammadde eksikliğinden hem de işte salgından dolayı ciddi anlamda üretim sekteye uğradı.
Bu süreçte güneş santrali kurulumları ne ölçüde etkilendi?
Türkiye için baktığımızda beklentimizin belki yüzde 30, yüzde 40 daha altında bir kurulum oldu. Şu anda Türkiye’de 6 bin 454 MW kurulu güneş gücü bulunuyor. Sene başından bugüne kadar yaklaşık 460 MW güneş santrali kurulmuş. Buna lisanslı proYani toplam pazarın yüzde 45’ini bizim panellerimizden oluşuyor. Küresel anlamda balarsak özellikle ABD ve Avrupa’da McKinsey, Bloomberg gibi kurumların sene başında yaptığı tahminlerin yüzde 18-20 gibi altında kaldığını görüyoruz.
Peki önümüzdeki yıl nasıl bir pazar ile karşı karşıya kalacağız? Beklentileriniz nedir?
Pandemi süreci bize sadece ekonomik anlamda değil çevre anlamında sürdürülebilir bir yaşam noktasında da çok ciddi mesajlar verdi. O yüzden hem ülkemizde hem de dünyada her geçen gün yenilenebilir enerji kaynaklarına olan ilgi artıyor. Türkiye’de genel ekonomik durumda çok ciddi bir sıkıntı yaşamazsak önümüzdeki sene hem çatı projelerinin hem hibrit projelerin hem de devletin ihale usulü dağıtacağı kapasitelerin ciddi anlamda bir potansiyel oluşturacağını düşünüyoruz. Özellikle bizim ihracat yaptığımız Amerika ve Avrupa bölgesinde talebin artacağına inanıyoruz. Dünyada her sene yaklaşık yüzde 10-12 güneş enerjisi ile ilgili santral kurulum talebi artıyor. Maalesef ki Uzakdoğu üretimlerindeki sevkiyat sıkıntıları, ürünlerin zamanında teslim edilememesi pandemi sürecinde ciddi anlamda bir rahatsızlık da yarattı. Şu anda ABD pazarına çok rahat, Türk menşeili ürünleri ihraç edip o bölgelere satış yapabiliyoruz. Hem ABD hem de Avrupa’da ciddi bir talep var. Avrupa’da lokasyon avantajımız, ABD’de de ciddi anlamda bir vergi avantajımız var. Bu noktada HT Solar dışındaki yerli üreticiler içinde çok ciddi bir ihracat potansiyeli de öngörüyoruz.
Türkiye’de güneş enerjisi santrallerinin kurulumuyla ilgili orta vadede nasıl bir gelecek bekliyorsunuz?
Kamunu sağladığı destek mekanizmasıyla sektör belli bir büyüklüğe ve bilgi birikimine ulaştı. Sektördeki bütün oyuncular belli bir seviyeye geldi. Bundan sonra kamu yüksek destekleme yerine en düşük fiyatı veren yatırımcının önünü açacağı ihaleler yeni santrale kurulumlarını desteklemeye devam edecek. Yine hibrit projeler tarafında belli bir büyüme olacak. Yani bir rüzgar ya da hidroelektrik santralinize ilave olarak güneş santrali de kurabileceksiniz. Bu yatırımlarla ilgili şirketler izin sürecini yaşıyor. Gelece yıl en büyük beklentimiz u projelerin hayata geçmesi olacak. Yine sektörün lokomotifi öz tüketimi yani kendi elektrik enerjisini elde etmek için kurulacak güneş enerjisi projelerinin büyüyeceğini düşünüyoruz.