CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, CHP Tokat Milletvekili Kadim Durmaz, Muğla Milletvekili Mürsel Alban, Sivas Milletvekili Ulaş Karasu, Balıkesir Milletvekili Ensar Aytekin ile CHP Amasya İl Başkanı Turgay Sevindi, Çorum İl Başkanı Mehmet Tahtasız ve Sivas İl Başkanı Yılmaz Coşkun birlikte parti çalışmaları kapsamında Tokat’a gitti.
İl ve parti örgütü ziyaretlerinin ardından CHP Tokat İl Başkanlığında basın toplantısı düzenleyen CHP Genel Başkan Yardımcısı Ağbaba, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
İl ve parti örgütü ziyaretlerinin ardından CHP Tokat İl Başkanlığında basın toplantısı düzenleyen CHP’li Ağbaba, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
HEM MADIMAK’I HEM BAŞBAĞLAR KATLİAMI’NI YAPANLARI ŞİDDETLE LANETLİYORUZ
Ağbaba basın toplantısında şunları söyledi:
Yarın 2 Temmuz, Sivas Katliamının yıl dönümü. O katliamı yapanları, o zihniyeti taşıyanları kınadığımız bir kez daha belirtmek istiyoruz. Türkiye’nin en karanlık olaylarından biridir. Yine 5 Temmuz’da Başbağlar Katliamı da ülkenin bir diğer karanlık olaylarından biri. Biz hem Madımak’ı, hem Başbağlar’ı yapanları aynı şiddetle lanetlediğimizi ifade ediyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’de ne kadar acı olay varsa bu olaylarda ne kadar şiddet mağduru varsa onların yanında olmuştur.
ASGAR, ÜCRET, ALIM GÜCÜNÜ YÜKSELTMEYECEKSE YİNE AÇLIK ÜCRETİ OLACAKTIR
Türkiye’nin gündemi asgari ücret ve emekli aylıkları. Normalde asgari ücret belirlenirken Asgari Ücret Tespit Komisyonu tartışır, pazarlık yapar ve rakamı açıklar. Türkiye her anlamda tek adam zihniyetine teslim olmuş durumda. Asgari ücret açıklanırken Erdoğan’ın yurt dışından dönmesi bekleniyor. Erdoğan ne derse asgari ücret o olacak. Erdoğan bugün asgari ücreti değil, ülkedeki genel ücreti açıklayacak; çünkü AKP yüzünden asgari ücret toplumu haline geldik. Türkiye’de asgari ücret ve asgari ücret civarı çalışanların oranı yüzde 57; yani her 10 kişiden 6’sı asgari ücret ve onun biraz üzerinde ücret alıyor. AB ortalamasında bu oran ise yüzde 9. Bu oran Almanya’da yüzde 5, Hollanda ve Belçika’da yüzde 3, Yunanistan’da yüzde 4, Fransa’da yüzde 8. Peki, asgari ücret ne kadar açıklanacak? Haziran ayı için Türk-İş açlık sınırı 6391 TL, Birleşik Kamu İş 6778 TL açıkladı. Haziran ayında ortalama açlık sınırı 6585 TL. Bunun altında açıklanacak her rakam asgari ücretlinin ve ailesinin yine açlık sınırı altında yaşaması demek. Asgari ücretlinin bir yılda yumurtada ki kaybı 1345 adet, ekmekteki kaybı 93 adet, kuru soğandaki kaybı 984 kilo, makarnadaki kaybı 206 paket. Erdoğan’ın açıklayacağı asgari ücret sofradan kaybolan bu ürünleri yerine geri getirmeyecekse, asgari ücretlinin alım gücünü yine yükseltmeyecekse, asgari ücret yine açlık ücreti olacaktır.
ERDOĞAN EMİR VERİYOR, TÜİK VATANDAŞIN CEBİNİ ZORLA BOŞALTIYOR
Öte yandan, pazartesi günü TÜİK milyonlarca memurun ve emeklinin kaderini belirleyecek. TÜİK ile Saray’ın iş birliği “bozacı ile şıracının” hikâyesine dönmüş durumda. Hani derler ya bozacının şahidi şıracı diye, ülkede yangın yerine dönmüşken Erdoğan yangını gizlemek için TÜİK’i devreye sokuyor. Yoksulun emeğine, ekmeğine TÜİK eliyle el koyuyor. Erdoğan emir veriyor TÜİK vatandaşın cebini zorla boşaltıyor. TÜİK ileride ne yazık ki istatistik kurumu değil emekçileri tüketen kurum olarak anılacak. Gerçek enflasyonu gizleyen TÜİK geçen ay 20 yıldır açıkladığı madde sepetini kaldırdı. İktidar yetkilileri pazartesi günü TÜİK 6 aylık enflasyon artışını yüzde 40 olarak açıklayacağı söylüyor. Bu arkadaşlar enflasyon verisini nereden biliyor? Kendileri müneccim mi yoksa hesap uzmanı mı? Hangi enflasyon oranını açıklarlarsa açıklasınlar zaten memurun ve emeklinin en az yüzde 10 maaş zammına el koyulmuş durumda. Pazartesi gününden önce gerçek fiyat artışları nedir biz açıklayalım.
SON ZAMLARA GÖRE HAZİRAN’DA EN AZ 3,5 PUAN ENFLASYON ARTIŞININ OLMASI LAZIM
İki aydır TÜİK madde sepetini kaldırdığı için market market, pazar pazar gerçek fiyatları biz derlemeye başladık. Mayıs ayından Haziran ayına yani son bir ayda; Pirincin fiyatı yüzde 23,5, beyaz peynirin fiyatı yüzde 25,58, makarnanın fiyatı yüzde 26,80, salatalığın fiyatı yüzde 16,78, şekerin fiyatı yüzde 29, çayın fiyatı yüzde 7 oranında arttı. Geçen ay gıdaya, akaryakıta gelen zamları göz önüne aldığımızda Haziran ayında en az 3,5 puan enflasyon artışının olması lazım. Pazartesi günü hep birlikte göreceğiz. TÜİK, her zamanki gibi Erdoğan’ın emrine uyup verimi karartacak, yoksa halkın hissettiği gerçek enflasyonu mu açıklayacak.
EY VEKİL, HALKA DEĞİL, ERDOĞAN’A “GEÇİNEMİYORUZ, LÜTFEN AZ HIRSIZLIK YAPIN” DE!
Elâzığ Milletvekili Zülfü Demirbağ “danışmanlarımdan borç alıyorum” demiş. Bu vekil, daha birkaç ay önce “Gerekirse yarım kilo et yeriz. Domatesi iki kilo yerine iki tane alırız” diye asgari ücretliye ve emekliye akıl veriyordu. AKP öyle bir ülke yarattı ki, herkes yoksullaşıyor. Ekonomi o kadar kötü ki, iktidar vekili resmen “geçinemiyorum” diyor. Geçim sıkıntısına düşmüş ama vatandaş bayat ekmek kuyruklarına girerken, üçüncü el giysi alırken bir milletvekilinin utanmadan bunu söylemesini kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Sayın vekil, sen iktidar partisinin mensubu değil misin? Halka ne anlatıyorsun? Yüreğin yetiyorsa bunu Saray’a söyle, “Reis, geçinemiyoruz. Lütfen bu halkın kaynaklarını beşli çeteye peşkeş çekme, lütfen az hırsızlık yapın” de. Adnan Kahveci ne derdi “Bir ülkede siyasetçiler zengin olursa halk fakir olur”. Bir mafya düzeniyle karşı karşıyayız. Demirören meselesine bakın, Sedat Peker açıkladı ama bir tane soruşturma açılmadı. Ülkeyi siz yönetiyorsunuz sayın vekil. Git Erdoğan’ın yanına yandaş gazetecilere, eski vekil ve bakanlara yönetim kurulu maaşları vereceğine sana da versin, nasılsa sizde iş çok, çiftlik büyük. Kamu bankalarının yönetim kuruluna bak, orada eski vekiller bakanlar var. Seni de oraya atasınlar. “Devletin malı deniz yiyen domuz” lafını biz “devletin malı deniz yiyen domuz oğlu domuz” olarak değiştireceğiz.
BURADA EFELENEN ERDOĞAN, İSPANYA’DA MİYAVLAYAN KEDİYE DÖNÜYOR
Erdoğan NATO görüşmesi öncesi Ankara’da esti gürledi ama İspanya’da miyavlayan kediye döndü. Türkiye’de efelenip yurt dışına gidince kapalı kapılar ardında susan herkesin önünde boyun eğen bir siyasetçi ile karşı karşıyayız. Gitmeden önce meydan okudu: “Zahmet edip gelmesinler”, “Boşuna ayağımıza gelmeyin, NATO üyeliğine evet demeyiz”, “Türkiye’yi ikna için geleceklerse hiç yorulmasınlar”, “Bizi ikna etmeye hiç gelmesinler.” “Öncelikle PKK, YPG, PYD, FETÖ, bunların silinip atılması lazım. Bunlarla ilgili yasal düzenlemeleri bir an önce bitirmeleri lazım.” Peki şimdi Finlandiya Cumhurbaşkanı Niinistö ne diyor: “Resmi mutabakat belgesinde YPG’ye terör örgütü demedik. Diğer NATO ülkeleri Türkiye’den farklı düşünüyor. YPG’ye insani yardım yapmaya devam edeceğiz” diyor. Erdoğan her zaman olduğu gibi Türkiye’de farklı yurt dışında farklı konuşuyor. Burada efelenen Erdoğan’ın yerine İspanya’da başka bir Erdoğan ile karşı karşıyayız. Yanında Merve Kavakçı’nın genç ve deneyimsiz kızıyla birlikte hem Biden ile görüşüyor, hem de NATO’da ülkenin geleceğine ilişkin kararlar alıyor. Tabi, Kavakçılar nasılsa aileden, hanedanlığın üyesi. Kimi milletvekili, kimi büyükelçi, kimi genel müdür kimi Saray’ın moda danışmanı. Bunların ağzı sıkı. Gizli saklı konuşulanları çıkıp da yarın öbür gün hukuk devleti karşısında açıklamaz. Verilen tavizleri anlatmaz. Meclis’te konuştuk, İBB’den 6 buçuk milyon burs alıp Amerika’ya gidiyorlar. Normal ciddi ülkelerde bir devlet başkanı görüşmeye girerken yanında dış işleri bakanlığının dil bilen diplomatları olur. Bizimki ne yaptı; işte bu aileden Merve Kavakçı’nın başka bir ülke vatandaşı olan kızını yanına aldı. Biden ile Türkiye’nin NATO’nun geleceğini konuştu. Erdoğan’ın para için vermeyeceği taviz yok.
ERDOĞAN NATO’DA HER ŞEYDEN TAVİZ VERİYOR, BİR TEK YALANDAN TAVİZ VERMİYOR
Ülkenin çivisi çıkmış durumda. Erdoğan basın toplantısında benim ülkemde fikrinden dolayı cezaevinde olan yok dedi. Bu kadar da yalan olmaz. Erdoğan, NATO’da her şeyden taviz veriyor, bir tek yalandan taviz vermiyor. Yalan söylerken o kadar rahat ki, hiç utanma sıkılma yok. Fikrinden dolayı cezaevine giren yok ama zikrinden, fikrini ifade ettiğinden dolayı cezaevine giren çok! Ben sadece bir örnek vereyim, Gezi olaylarında bir palalı vardı, hatırlarsınız. Hani Gezi’de şiddet var diyorlardı ya, o şiddeti yapan o palalı Türkiye ile Fas arasında fuhuş ticaretini yönetmekten hakkında 288 yıl ceza isteniyor. Fuhuş ticareti yapan o palalı işte bunların kahramanı. Mücella Yapıcı’nın elinde silah var mıydı ya da Tayfun Kahraman’ın elinde silah var mıydı? Bunların elinde kalem vardı. Hangi gazetecinin elinde silah var? Bir örnek daha vereyim. RTÜK üyesi İlhan Taşçı bugün bir rakam açıkladı. Yandaş kanallara verilen ceza üç ise, Halk TV, Fox TV, Tele1 gibi muhalif kanallara bunun tam 10 katı ceza veriliyor. O yandaş kanallarda her gün küfür var, hakaret var. Bu yandaş medya parayı kimden alıyor, bizim cebimizden alıyor. Türkiye’de halen tweet attığı için, Cumhurbaşkanı veya AKP’li yöneticileri eleştirdiği için cezaevine düşen bir sürü insan var.
TÜRKŞEKER DİYE BİR ŞİRKET KURMUŞLAR ONUN ÜZERİNDEN YOLSUZLUK YAPIYORLAR
Türkiye’de şeker fabrikasına sahip olup, satılırken hiçbir şey söylemeyen insanlara söylemek istiyorum. Turhal şeker fabrikası özelleştirilirken sizin 30 milletvekili arkadaşımız ile birlikte Tokat’a gelip eylem yaptık. Peki, kim katıldı Cumhuriyet Halk Partililer katıldı, Turhal şeker fabrikasında çalışan işçiler katıldı. O eyleme pancar eken çiftçi gelmedi, Turhal esnafı gelmedi. Turhal şeker fabrikasının şimdi ismi nedir, Kayseri şeker fabrikası. Bazı şeyler ne yazık ki insanların kendi tercihi. Eğer Turhal halkı istese o şeker fabrikası satılmazdı. Tokat isteseydi o şeker fabrikası satılmazdı. 45 gün boyunca Milletvekillerimizle “şeker vatandır satılamaz” dedik ve sonuç ne oldu? Şimdi şekerin torbası 1200 TL oldu. Buradan söylüyorum, büyük bir yolsuzluk ile karşı karşıyayız. Türkşeker’de üretilen şekerler AKP’liler eliyle stokçuluk yaparak, pazarlama yöntemleriyle üç harfli marketlere verildiği gibi, farklı işlerde yapılıyor. Büyük bir yolsuzluk var burada. Turkşeker diye bir şirket kurmuşlar onun üzerinden yolsuzluk yapılıyor. Bir yılda şekerin kilosu 6,5 TL’den 24,5 TL’ye çıktı. Bu bir siyasi tercihtir. Maalesef bu siyasi tercihe destek verenlerde bundan sorumludur. Eğer siz şeker fabrikası gibi kurumları satarsınız, bunları yaşamaya mahkûm hale gelirsiniz. Biz söylemiştik şeker fabrikalarını satmak vatanı satmaktır, bu fabrikaları satanlar vatana ihanet etmiştir. İktidara geldiğimiz o özelleştirilen şeker fabrikalarının hepsini tekrardan kamulaştıracağız.