TBMM’de uluslararası anlaşmalarla ilgili görüşmelerine Rusya’dan alınan S400 hava savunma sistemlerinin geleceğine ilişkin tartışmalar damgasını vurdu.
TBMM Dışişleri Komisyonu üyesi CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer TBMM’de yaptığı konuşmada, Milli Savunma Bakanı Hulusu Akar’ın, ABD ve NATO ile sorun yaşanan S-400 savunma füzeleri alımına ilişkin son açıklamasına tepki gösterdi.
“İhtiyaç yoksa neden aldınız?”
Akar’ın, S-400’ler için Yunanistan’ın S-300 sistemleriyle ilgili NATO içinde bulunan ‘Girit formülü’ önerisinin hayata geçirilebileceği yönündeki ifadelerine tepki gösteren Çakırözer şu değerlendirmeyi yaptı:
“ABD’nin Ankara Büyükelçisi S-400 meselesinde Türkiye’yle herhangi bir çalışma grubu kurmayacağız diyor. Hemen ardından Milli Savunma Bakanı çıkıp ‘Girit modeli’ diyor, yani kutusundan çıkarılmayacak. Ama işte arşivler ortada: Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Keyfî değil zorunluluk, millî güvenliğimizi garanti altına alıyoruz’ demişti. Yardımcısı Fuat Oktay, ‘Karar verilmiştir, Türkiye bir imza atarsa sözünü yerine getirir’ dedi. Sarayın sözcüsü İbrahim Kalın, ‘Geri adım yok, aktive edeceğiz’ dedi. Bakanı Akar kendisi ‘2020’nin Nisan ayında tam yetenek gerçekleşecek. Ne diyorsak o!’ açıklamalarında bulundu. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, ‘Böyle bir sistem kutuda tutmak için alınmaz, ciddi maliyeti var ama maliyetten öte bizim ihtiyacımız var’ dedi. Madem ihtiyaç var neden kullanmıyoruz? Eğer ihtiyaç yoksa bunca para verip neden aldınız?”
“18 milyar TL’nin hesabını verin”
S400 sistemi için milli bütçeden 2.5 milyar dolar harcandığına dikkatleri çeken Çakırözer şu eleştirilerde bulundu:
“Milli bütçeden harcanan tutar 18 milyar lira. 18 milyar liraya aldığı sistemi hurdaya çıkaran Türkiye’nin bugünkü manzarasına bir bakalım. Vatandaşlar pazarda kiloyla değil gramla alışveriş yapar hâlde. Pazarda atılanlardan evinin aşını kaynatan yüzbinler var. Salgın döneminde tüm devletler kaynaklarını halklarına seferber etmişken, vatandaşa dönük desteklerin en düşük olduğu ülke Türkiye. Birçok ülke millî gelirinin ortalama yüzde 12’sini harcarken Türkiye sadece binde 8’ini harcayabilmiş. Türkiye böyle bir dönemden geçerken kullanmayacağımız bir silah sistemine 18 milyar lira vermek ne demektir? Bu nasıl bir sorumsuzluktur? Bu hesapsız, plansız adımı atanlar, önümüze koyanlar, şimdi Amerika kızıyor diye ‘Girit modeli uygulayalım, kutusunda tutalım’ diyenler gelip bu Meclis’te halka hesap vermelidir”
“ABD’nin ‘sözde müttefik’ demesi sineye çekilebilir mi?”
Konuşmasında ABD’nin yeni Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in Türkiye için kullandığı ‘sözde müttefik’ ifadesine iktidardan tepki gelmemesini de eleştiren Çakırözer, “’Sözde Cumhurbaşkanı’ denince ayağa kalkanlar, Türkiye’nin 60 yıllık NATO üyeliğinde dünya barışına katkılarını unutan, kahraman Mehmetçiğimizin Afganistan’da eli kanlı El Kaide’ye, Somali’de vahşi korsanlara karşı verdikleri mücadeleyi bir kalemde yok sayanlara neden sesini çıkaramıyor? Tabi ki dış politikada yalnızlaşmayalım. ABD ile ilişkilerimiz iyi olsun. Ama iyi olacak diye böyle bir söz sineye çekilebilir mi?” diye konuştu.
İnsan hakları meselesi kimsenin iç işi değildir”
Çakırözer, Boğaziçi Üniversitesi’nde atanan rektöre karşı barışçıl protestolar yapan öğrenci ve akademisyenlere dünyadan gelen desteklere karşı Dışişleri Bakanlığı’nın yaptığı açıklamayı da Meclis gündemine getirdi.
Dışişleri Bakanlığına ve sözcülerine siyasi açıklamalar yaptırıldığına dikkat çeken Çakırözer, “Boğaziçi Üniversitesi’nde öğrenci ve hocalar yeni atanan kayyum rektöre karşı barışçı protesto hakkını kullanıyor. Güvenlik güçlerinin onlara yaptığı orantısız şiddet nedeniyle, Türkiye’de olduğu gibi tüm dünyadan da demokrasiye inanan çevrelerden tepki geliyor. Ankara’daki beyler ne yapıyor? Dışişlerine açıklama yaptırıyorlar. Neymiş? Türkiye’nin iç işlerine müdahale etmek kimsenin haddine değilmiş, aynaya baksınlarmış. Başka ülkelerin yöneticilerinin, Trump’ın, Macron’un ya da Putin’in bu ülkeyi, bu ülkenin Cumhurbaşkanlığı makamında oturan kişiyi küçük düşürmeye yönelik hakaretamiz açıklamaları, tavırları geldiğinde istisnasız hepimiz tepki göstermekteyiz. Fakat insan hakları meselesi kimsenin iç işi değildir. Eğer öyleyse adama sormazlar mı ‘Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine daha 1987’de bireysel başvuru hakkını neden tanıdınız?’ diye. ‘Neden Evrensel Haklar Sözleşmesi’ni Anayasa’nızdan bile üstün görüyorsunuz?’ diye sormazlar mı? Tüm bunlar aslında peşinen insan haklarının iç işimiz olmadığını kabul ettiğimizin birer belgesi değil de nedir?” diye konuştu.
Çakırözer sözlerini şöyle tamamladı:
“Bir yandan ülkemizde vatandaşın temel hak ve özgürlüklerini kısıtlarken, kendi insanımıza zulmederken sonra çıkıp ‘İnsan hakları iç işimizdir’ dediğimizde aslında demokratik dünyadan kendimizi soyutlarız. Daha fazla yalnızlaşırız. Dış politikada içine düştüğümüz yalnızlıktan çıkışı konuştuğumuz şu günlerde yapmamız gereken en son şey, demokrasideki, insan haklarındaki eksiklerimizi yok sayıp üzerine şal örtmektir. Yapmamız gereken, bu ayıpları ortadan kaldırmaktır yani Türkiye’yi tam demokrasi yapmaktır. Türkiye’yi hukuk devleti yapmaktır ve bunu Amerikası, Avrupası istiyor diye değil, kendi vatandaşlarımız, bizler ve evlatlarımız en ileri yaşam standartlarını hak ettiği için yapmalıyız”