İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Habertürk canlı yayınında gazetecilerin sorularını yanıtladı.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiğimiz haftalarda yaptığı ‘masadan ayrıl’ çağrısına ilişkin soruya yanıt veren Akşener, ”Sayın Erdoğan birini göndermedi ama bu durumdan vazife çıkaranlar var” dedi.
Akşener’in açıklamaları şöyle:
”Batı ve İç Anadolu’da hakikaten bizi mutlu edecek ilerleme var. Ben oraya Selçuklu coğrafyası diyorum. En zor yer Selçuklu coğrafyasıdır. Gittikçe burada ipin ucu kaçtığı zamanda, isnadlarda, iftiralar çok fazlaya gittiği zaman tersine dönüyor. Eleştiride sorun yok; iftiradan bahsediyorum. Olmadığım şey kalmadı benim. En basitinden dış güçlere kadar giden iftira, ağır şeyler. Orada ipin ucu kaçtığı zaman size doğru dönüyor, seçmen kendi geliyor. Batı illerinde çok yüksek. Örneğin İstanbul’da 8.1 alarak 8 milletvekili çıkarmıştık. Şu anda 6-5-6 şeklinde görünüyor. Yüzde 14.5 ile. Şu anda İzmir’de CHP’nin sabit seçmeni duruyor. AK Parti 10 puan düşmüş durumda. Biz şu anda ikinci partiyiz. Bursa, Balıkesir, Aydın benzer durum. Mersin’de 4 milletvekili çıkacak. Adana, Antalya, Muğla gibi. Konya zor yerlerden birisi. Kayseri, Erzurum, Sivas, Malatya, Elazığ’da çok rahat milletvekili çıkaracağız. Maraş’ta ciddi manada oyumuz yükselmiş durumda. Bu oylar AK Parti ağırlıklı olarak bize geliyor. 7.3 civarında MHP’den bize geldi. AK Parti’den 7’nin üzerinde oy MHP’ye gitmişti.
”HDP’DEN CHP’YE OY GEÇER”
CHP seçmeni şehirli, sorgulayıcı, seküler, orta sınıf seçmen. Çok sorgulayıp, takip eden seçmen. Kendi partisini aşırı eleştiren seçmen. Sabit ve sadık bir seçmen. Bu iktidarın mutlaka gitmesini isteyen bir seçmen. Her yeni kurulan partiyi çok alkışlayan bir seçmen. Çok iddialı bir şey söyleyeyim size. Bir akademisyen, bilim insanı olarak konuşuyorum, siyasetçi olarak söylüyorum. Hep denir ki, ‘CHP seçmeni HDP baraj altı kalmasın diye HDP’ye oy veriyor’. ‘Yeni kurulan partiye verebilirim’ diyor. Ama iş sandığa gidildiği zaman kendi partisine oy veriyor. İddia ediyorum ben HDP’den CHP’ye oy geçer. Çünkü HDP’nin seçmeni SHP’nin seküler seçmeni. HDP’de geçmişte SHP’nin seçmeni olanlar var. ANAP ve DYP’nin muhafazakar seçmeni ister Türk ister Kürt AK Parti’de yer alıyordu. CHP’den batı illerinde, Akdeniz’de, Trakya’da ise ANAP ve DYP’nin seküler seçmeni CHP’ye gitti. Bu anlattıklarım tamamen bilimsel.
”BİZ O MASADAN KALKMAYACAĞIZ”
Bizim üzerimizde şöyle bir şey var. Sayın Erdoğan habire davet ediyor bizi. Muhalefetin insanı olduğunu iddia eden kanaat önderleri diyelim adına. Bize akıl fikir verenler, Allah razı olsun her birinden. Bu arkadaşlarımız her dakika benim hemen kalkıp, gideceğimizi düşünüyor. Seçmeni en sadık parti biziz. Çok sorgulayıcı şehirli, milliyetçiliği olan seçmen. Hem muhafazakar hem sekülerlerin bararada bulunduğu bir seçmen kitlesi. Biz de muhafazakar değerler üzerinde hayat kurmuş seçmenler de var. İki tarafın da istediği bir şey var; makul. Makul bir dil, makul çözümler, makul duruş. Muhtemel olarak gidermişiz gibi hava estiriliyor. O seçmeni de hiç çalışmadıkları için sıfır bilgi olduğu için seçmene hakaret diyorum. Diyelim ki, Akşener gider, seçmen kalır, böyle bir durum yok. Kimine göre 16,5, kimine göre 18,5 isek, batı illerinde çok yüksek isek. Biz niçin davet ediliyoruz? Bu seçmen için davet ediliyoruz. O seçmenin yerinde kalacağını söylemek ahmaklık. İster yüzde 16 diyelim, ister 18.7’yi baz kabul edelim. Yüzde 9 puanlık oyun hakkında konuşmak yanlış. Bu seçmene saygısızlık.
Biz o masadan kalkmayacağız. 2001 yılında sayın Erdoğan beni davet etti. Bir yol gitmeye kalkıştık, baktım ki benim prensiplerimle uyuşmuyor, ayrıldık. Sonra yine davet edildik, hayır dedim. Partimizi kurduk, 2017’den beri zaman zaman davet ediliyoruz. Sayın Erdoğan’ın nice icabet etmiyorum? Bir sayın Erdoğan yandaş zengin ediyor, ben milletin zengin olmasını istiyorum, sayın Erdoğan tek adam sistemini istiyor ben halkın kamil olmasını istiyor. Sayın Erdoğan istibdattan yana ben hürriyetten yanayım. Ben sizlerin her kelimeyi düşünerek konuşmanızı istemiyorum. Ben demokrasinin varolduğunu, bizim gibilerin eleştirilebildiği, oradan kendini düzelttiği bir Türkiye istiyorum. Enes, Ecrin, Furkan’ların 3 yaşında, 4 yaşında kemiklerinin sayıldığı, kapağı kırık buzdolaplarının içinde hoşaf ya da mercimek çorbasından başkasının olmadığı evlerin olmadığı, tuhaf arabalı, tuhaf ayakkabılı o gençlerin olmasını istemiyorum. Ben devlette okuyan öğrencilerin, 15 .1 milyon öğrencinin yemeklerinin devlet tarafından ücretsiz verilmesini istiyorum.”