CHP Ankara Milletvekili Aylin Yaman, sağlık sistemindeki sorunların sadece uzman hekim sayısını artırarak çözülemeyeceğini belirtti. Yaman, iktidarın sağlık politikasını eleştirdi ve “sözleşmeli çalışma, performansa dayalı çalışma gibi yöntemler hekimi güvencesiz bırakmakta, tüketmekte ve etik değerleri bozmaktadır” dedi.
Yaman yaptığı açıklamada, Türkiye’de hekim sayısının yetersiz olduğunu ve bölgeler arasında sadece hekim sayısının artırımının da eksik olacağını belirterek, “sağlık bir ekip işidir ve tükenmişliğin ve tırmanan şiddetin önüne geçmede en önemli yaklaşım görev tanımı belli, yetkin kadrolarla donanmış bir sağlık ekibidir. Beş dakikada hasta bakmaya zorlanan hekimler için yardımcı sağlık personelinin önemi büyüktür. Sistemi kurarken branşa göre hekim / hemşire oranları mutlaka gözetilmelidir” ifadesini kullandı.
“BÖLGELER ARASINDA DAĞILIM SORUNU MEVCUT”
Çözüm önerileri sunarken esas olanın her zaman sorunun doğru tespiti olduğunun altını çizen Yaman, şunları kaydetti:
“Bu nedenle, sorunlara bakacak olursak hekim sayısının az olduğu doğrudur. Nitekim, 100 bin kişiye düşen hekim sayısı 228’dir, bu sayı hâlâ açıklanmamış olan 2022 yılı sağlık istatistiklerinden değil, haber bülteninden temin edilmiştir ve Avrupa Birliği ortalaması olan 397’nin çok altındadır fakat hekim azlığından daha çok dağılım sorunu mevcuttur. Batı Anadolu’da 100 bin kişiye 346 hekim düşerken Güneydoğu Anadolu’da 100 bin nüfusa sadece 151 hekim düşmektedir. Uzman hekim özelinde baktığımızda ise tablo daha vahimdir. Batı Anadolu’da 100 bin kişiye 157 uzman hekim düşerken Güneydoğu Anadolu’da sadece 69 uzman hekim düşmektedir.”
“KADRO ARTIRILMASI GEREKLİDİR”
Pratisyen hekimler özelinde durumun daha da vahim olduğunu kaydeden Aylin Yaman, şöyle devam etti:
”Tüm ülkede 100 bin kişiye düşen pratisyen hekim sayısı sadece 63’tür. Üstelik uzman egemenliği olan İstanbul’da pratisyen hekim sayısı ülke ortalamasının çok daha altındadır. Bu durum, hekimleri tüketen temel konulardan biridir. Yapılması gereken açıktır, birinci basamak koruyucu hekimliğin merkeze konulması ve güçlendirilmesidir. Bu nedenle, aile hekimi uzmanı ve pratisyen kadrosunun da artırılması gerekmektedir. Bununla birlikte, kontrollü akışının sağlanması için sevk zincirinin mutlaka konulması gerekmektedir.
Sağlık sistemi maalesef sadece hekim sayısına endekslenmiştir. Sağlık bir ekip işidir ve tükenmişliğin ve tırmanan şiddetin önüne geçmede en önemli yaklaşım görev tanımı belli, yetkin kadrolarla donanmış bir sağlık ekibidir. Beş dakikada hasta bakmaya zorlanan hekimler için yardımcı sağlık personelinin önemi büyüktür. Sistemi kurarken branşa göre hekim / hemşire oranları mutlaka gözetilmelidir.”
“SÖZLEŞMELİ ÇALIŞMA HEKİMİ GÜVENCESİZ BIRAKMAKTADIR”
Kamuda istihdam biçimi sözleşmeli çalışmaya yönlendirilmek üzerine kurgulanmıştır. Bu tür çalışmayla sağlık çalışanı daha yüksek ücret alabilmektedir. Önerimiz, sözleşmeli çalışana verilecek yüksek ücretin temel ücret olarak 657 sayılı yasaya bağlı olarak kadrolu şekilde verilmesidir. Sözleşmeli çalışma, performansa dayalı çalışma gibi yöntemler hekimi güvencesiz bırakmakta, tüketmekte ve etik değerleri bozmaktadır. Bazı uzmanlık dallarını artırırken mutlaka uzun vadeli programlar yapılmalıdır. Örneğin, dahiliye uzmanlık dalı çoğunlukla yan dal geçişi olarak kullanılmaktadır. Genel dahiliye yaklaşımı gereken hastalık grupları için dahiliye uzmanı bulunamamaktadır. Planlama yapılırken sadece sayıya değil, bölüme özel duruma da bakılmalıdır.
Tükenmişlik, hekimin önündeki en büyük engeldir. Tükenmişliğin önüne geçmenin en önemli yolu ise hekime kaybettiği itibarı geri vermektir. İadeiitibar hekimi sözleşmeyle çalıştırarak değil güvence altına alarak gerçekleşebilir. Verdikleri emeğin karşılığını hem maddi hem de manevi olarak sunmak gerekir. Tek sorun maddiyat da değildir; özendirilmiş hasta şikâyet hatları, bu kanun teklifiyle konulan disiplin ve para cezaları, sopa gibi her an üstlerinde gezdirilen idari takip mekanizmaları, hekimi yoğun hasta yükünden daha fazla tüketen ve değersiz hissettiren konulardır.”
KAYNAK: ANKA