CHP Sözcüsü Faik Öztrak, CHP MYK toplantısının ardından gerçekleştirdiği açıklamada Türkiye’nin Afganistan’da Kabil Havalimanı’nın korunmasını üstlenmesine ve AKP iktidarının ekonomi politikalarına tepki gösterdi.
Faik Öztrak, “Çok açıkça uyarıyoruz. Bu yanlıştan biran evvel dönün. Herkes ardına bakmadan kaçarken, Mehmetçiğimizi Taliban’ın karşısına dikmeyin. Aksi halde Mehmetçiğimizin ayağına değecek her taştan, Sorumlu siz olursunuz.” ifadelerini kullandı.
Faik Öztrak’ın açıklamalarının satır başları şöyle oldu:
İnsanlık tarihinde, yalnızca insanların değil, İnsanlığın katledildiği büyük acılar vardır. Srebrenitsa katliamı işte böyle bir acının adıdır. 26 yıl önce acımasızca katledilen, 8 bin 372 Boşnak kardeşimizin acısını hiç unutmadık. yüzyılın sonunda, Avrupa’nın göbeğinde gerçekleşen bu büyük mezalime, Acımasız soykırıma, Tüm dünyanın seyirci kalmasını da unutmadık.
Rahmetli Aliya İzzatbegoviç’in dediği gibi, “Ne yaparsanız yapın. Soykırımı unutmayın. Unutulan soykırım tekrarlanır.” Srebrenitsa’daki anma törenlerinde, CHP milletvekili arkadaşlarımızla yer aldık. Soykırımda yitirilenleri saygı ve rahmetle andık, Bosnalı kardeşlerimizin acılarını paylaştık. Bir kez daha dünyaya bu soykırımı unutmayacağımızı haykırdık.
Yine geçtiğimiz hafta sonunda, Kadıköy’de Surp Takavor Kilisesi’ne bir saygısızlık yapıldı. Kutsal mabetlere, İbadethanelere yönelik saygısızlıklar kabul edilemez. Bu münferit saygısızlığı şiddetle kınıyoruz.
Yine geçtiğimiz hafta bir başka acı yaşadık. Hakkını arayan Somalı madenciler Ankara’ya sokulmadı. Yorgun, argın memleketlerine dönmek zorunda bırakılan, Ali Faik İnter ve Tahir Çetin trafik kazasında hayatlarını kaybetti. Biz her iki emekçimize de Allahtan rahmet, Kederli ailelerine başsağlığı dilerken, Erdoğan Şahsım Hükümetinden Somalı madencilere yapılan zulmü, Biran evvel bitirmesini istiyoruz.
Bu hafta içinde bir başka acı olayın, 15 Temmuz Hain Darbe Girişiminin, Beşinci yıl dönümü geliyor. Devletimizin ve ordumuzun içine özenle yerleştirilen, Himaye edilen bazı mankurtlar, 15 Temmuz 2016’da, Gazi Meclisimizi bombaladı.
Milletimiz o gece devletini, sokaklardan topladı. 251 yurttaşımız şehit düştü. 2 bin 196 yurttaşımız ise yaralandı. Biz tüm şehitlerimizi, Bir kez daha saygıyla, rahmetle anıyoruz. Erdoğan, Hain darbe girişiminden beş gün sonra, 20 Temmuz sivil darbesini gerçekleştirdi. 15 Temmuz’u, “Kendi Reichstag Yangınına” çevirdi. Ülkemizi uzunca bir süre, “Olağanüstü hal rejimi” altında yönetti. Anayasa, yönetim sistemi, Bu OHAL şartlarında değiştirildi. Ucube Tek Adam Vesayet Rejiminin inşası gerçekleştirildi. Şimdi Erdoğan Şahsım Hükümeti; Ülkeyi bir sonraki seçimlere de, Beş yıldır kullandığı, OHAL yetkileriyle götürmek istiyor.
31 Temmuz’da sona ermesi gereken, OHAL yetkilerinin kullanım süresinin, Bir torba yasayla, üç yıl daha uzatılmasını, Kesinlikle iyi niyetli bulmuyoruz. Bu; Milletin malına, mülküne kayyum eliyle dilediği gibi çökme, “Yargısız infaz” kılıcıyla, Devlet memurları üzerinde baskı kurma, Ve gözaltı sürelerini fiilen tutukluluğa çevirerek, Milleti sindirme girişimidir. Erdoğan bunu neden yapıyor? Çünkü Erdoğan artık sandıktan çıkamayacağını gördü. Millet iradesinin, Yani sandığın terazisiyle nasıl oynayabilirim diye, Kendince çareler arıyor.
Olağanüstü Hali bir üç yıl daha “olağan” hale getirerek, Kaçınılmaz mukadderatından kurtulurum sanıyor. Ama milletin sabır taşı çatlamıştır. Erdoğan, İstanbul seçimlerinde yaptığı mızıkçılığa, Milletimizin attığı şamarı unutmamalıdır. Milletimiz Erdoğan Şahsım Hükümetinin, “Zam, Zulüm, İşsizlik, Yoksulluk” olduğunu yaşayarak görmüştür.
Üç yıl önce, 10 Temmuz 2018’de, Resmi Gazete’de yayımlanan, bu kararla, Erdoğan Şahsım Hükümeti fiilen işbaşı yaptı. Erdoğan, Damadını da ekonominin başına getirdi. Erdoğan Şahsım Hükümeti işbaşı yaptığında, Dolar 4 lira 54 kuruştu. Bugün 8 lira 70 kuruş. Avro 5 lira 34 kuruştu. Şimdi 10 lira 29 kuruş.
Türk lirası, Dolar ve Avro karşısında, Son üç yılda yüzde 50 değer kaybetti. Dünyada parası dolar karşısında en fazla değer kaybeden İki ülkeden biri olduk. Diğeri de Arjantin Pesosu. Erdoğan Şahsım Hükümeti paramızı pul etti. Kayınpeder ile damat bir oldu, Merkez Bankası’nın kasasındaki 128 milyar doları, Bankanın arka kapısından istedikleri gibi, istediklerine sattılar.
Dalgalı kur rejiminde, Hem dövizi, hem de faizi kontrol edebileceklerini sandılar. Sahte istikrar görüntüsü verip, Koltuklarını koruyabileceklerini sandılar. Milletin 128 milyar doları gitti. Ama ne kur, ne faiz, ne de enflasyon dikiş tuttu. “128 milyar dolar nerede?” diye sorduk. Cevap vereceklerine, afişlerimizi toplattılar. Sonra döviz kurunu baskılayabilmek için Dünyanın en yüksek yedinci faizini vermek zorunda kaldılar. Ama o da işe yaramadı.
Merkez Bankası kasasının boş olduğunu gören döviz ve faiz baronları Daha fazla faiz istemeye devam ettiler. Son üç yılda milletin sadece dövizlerini değil, Gelirini de erittiler. Erdoğan Şahsım Hükümeti işbaşı yaptığında, Türkiye’nin milli geliri 892 milyar dolardı. Bu yılın ilk üç ayında 728 milyar dolara düştü. Erdoğan Şahsım Hükümeti, Üç yılda millete 164 milyar dolara mal oldu. 164 milyar dolar, Osman Gazi köprüsü de dâhil, 16 tane İstanbul-İzmir Otoyolu demek, 47 tane Yavuz Sultan Selim Köprüsü, 132 tane Avrasya Tüneli demek. Erdoğan Şahsım Hükümetinin, Milletin cebinden çekip aldığı 164 milyar dolarla, Edirne’den Hakkâri’ye, Muğla’dan Ardahan’a, 6 şerit gidiş, 6 şerit geliş otoyol yapılırdı. Yandaşlara peşkeş çekilen milyarlarca dolar da, Milletimizin cebinde kalırdı.
Atalarımızın dediği gibi, “Başını acemi berbere teslim eden, Cebinden pamuğu eksik etmesin.” Millet bu acemilerin elinde, Pamuğu nereye basacağını şaşırdı. Erdoğan Şahsım Hükümeti, Milletin sadece aşını değil, İşini de elinden aldı. TÜİK, bugün Mayıs ayı işsizlik verilerini açıkladı. Mevsim etkilerinden arınmış verilerle, Gerçek işsizlik oranımız yüzde 27,2. Erdoğan Şahsım Hükümeti işbaşı yaptığında aynı oran, Yüzde 16,2 idi. Gerçek işsizlik oranı üç yılda 11 puan sıçradı.
Yine mevsim etkilerinden arınmış verilerle, Erdoğan Şahsım Hükümeti göreve başladığında, 5 milyon 528 bin kişi işsizdi. Şimdi 9 milyon 671 bin kişi işsiz. Gerçek işsizlerimizin sayısı, Son üç yılda 4 milyon 143 bin kişi arttı. Bir ekonomi yönetiminin başarısı, Çalışmak isteyen yurttaşlarına ne kadar iş imkânı sunduğuyla ölçülür. Erdoğan Şahsım Hükümeti yurttaşlarımıza iş yaratamadı. İşi olan yurttaşlarımızın işini de elinden aldı.
Erdoğan Şahsım Hükümeti iş başı yaptığında, Çalışan sayısı 28 milyon 957 bin kişiydi. 2019’da çalışan sayısı 28 milyon 243 bine düştü. Pandemi gelmeden millet işini kaybetmeye başladı. Bugün çalışan sayısı ise 27 milyon 844 bine geriledi. Üç yılda 1 milyon 113 bin yurttaşımız işinden oldu. Erdoğan geçtiğimiz günlerde gençlere seslenerek, “Sahipsiz değilsiniz” dedi. İyi de, boş laf karın doyurmuyor. Tablo ortada…
38 üyeli Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı içinde, En sahipsiz gençler bizde. Her 100 gencimizden 30’u, Ne okuyor ne de bir işte çalışıyor. Gençlerimiz “ev genci” olmuş, Anasının babasının eline bakıyor. Gençlerimize iş vermeden, Eğitim vermeden, sadece lafla sahip çıkılamaz. Erdoğan Şahsım Hükümetinin işbaşı yapmasıyla, Evlerimizin, sofralarımızın da bereketi kaçtı. Üç yıl önce Ankara’da simidin fiyatı 1 lira 25 kuruştu. Bu hafta sonu 2,5 liraya çıktı. Üç yılda simide yüzde 100 zam geldi. Üç yıl önce bir bardak çay 1 lira 25 kuruştu. Bugün o da 2,5 lira. Erdoğan Şahsım Hükümetinin iş başı yaptığı tarihte, Beş kişilik bir aile, üç öğün bir çay bir simit yese, Aylık “bin 125 lira” veriyordu. Bugün “2 bin 250 lira” veriyor. Artış yüzde yüz. Peki, aynı dönemde asgari ücret ne kadar arttı? Yüzde 76. Hak mı, reva mı? Bu ülkede hükümet yok mu? Bu tablonun sorumlusu kim? “Bu aziz millete bir bardak çayla, Bir simidi bile artık layık görmeyen” kim?
Tabii ki Erdoğan Şahsım Hükümeti… Sadece çay ve simit mi? Son üç yılda; Kiraz yüzde 125, Kayısı yüzde 120, Ayçiçek Yağı yüzde 118, Margarin yüzde 117, Şeftali yüzde 112, Mercimek yüzde 104, Mısırözü Yağı yüzde 100 zam gördü. Millet sofrasına meyve koyamaz hale geldi. Tencereye konan yağ, “Tek taş pırlanta” muamelesi görür oldu. Sofralarımızın bereketini kaçıran kim? Elbette Erdoğan Şahsım Hükümeti.
Erdoğan, Gençlerimizi sadece eğitimsiz, işsiz bırakarak sahipsiz bırakmadı. Gençlerin yuva kurma hayallerini de çaldı. Erdoğan Şahsım Hükümeti işbaşı yaptığı günden bugüne; Mutfak ocağı fiyatı yüzde 242, Otomobil fiyatları yüzde 236, Porselen ev eşyası fiyatları yüzde 201, Bulaşık makinesi fiyatları yüzde 192, Televizyon fiyatları yüzde 172, Bilgisayar fiyatları yüzde 164, Masa, sandalye fiyatları yüzde 150 arttı. Bu zamlarla gençler nasıl evlenecek? Nasıl yuva kuracak? Siz gençlere böyle mi sahip çıkıyorsunuz?
Geçtiğimiz hafta, CHP Ekonomi Masası olarak, Trabzon, Giresun ve Ordu’daydık. Bir kuyumcu esnafımızın söylediklerine şaştık, kaldık. Millet artık düğün, dernek için altın takı almayı bırakmış, Kuyumculardan takıları kiralamaya başlamış. Erdoğan Şahsım Hükümeti, Millette, evladına takı takacak mecal bırakmamış. Ele güne mahcup olmamak için, Düğün gecesi takılan takılar kiralık. Düğün bitince kuyumcuya iade ediliyor. Ülkeye kiralık takı dönemini getiren kim? Tabii ki Erdoğan Şahsım Hükümeti.
Erdoğan Şahsım hükümeti işbaşı yaptığında, Çeyrek altının fiyatı 309 liraydı. Bugün 830 lira. Çeyrek altın yüzde 169 zam görmüş. Erdoğan Şahsım Hükümeti döneminde, Milletin dövizi, altını, işi, aşı elinden gitti, Borçları şaha kalktı.
Şu grafiğe çok dikkatli bakmanızı rica ediyorum. Erdoğan Şahsım Hükümeti işbaşı yaptığında, Devletin borcu 970 milyar liraydı. Şimdi 2 trilyon liraya çıktı. Borç üç yılda, ikiye katlandı. Oysa devletin borcu, 2003-2013 arasında, Ancak 10 yılda ikiye katlanmıştı. Kayınpeder ile damat kafa kafaya verdi.
Üç yılda devletin borcunu ikiye katladılar. Sadece devlet değil, Aileler de bu dönemde borca batırıldı. Ailelerin kredi kartı ve tüketici kredisi borcu, Erdoğan Şahsım Hükümeti iş başı yaptığında, 515 milyar liraydı. Şimdi, 875 milyar lira oldu. Ailelerin bankalara borcu üç yılda 360 milyar lira arttı. Şirketlerin bankalara borcu da, Yine bu dönemde, 1,8 trilyon liradan, 3 trilyon liraya sıçradı. Şirketlerin bankalara borcu üç yılda 1,2 trilyon lira arttı.
Ülkede herkes gırtlağına kadar borçlu. Gelir artmazsa, İşsizlik azarsa, Hayat pahalılığı coşarsa, Bir de bunların üstüne millet, devlet borca batırılırsa ne olur? Elbette yoksulluk da şaha kalkar. Erdoğan Şahsım Hükümeti iş başı yaparken, Yoksul sayımız 15 milyon 864 bin kişiydi. Şimdi 17 milyon 921 bin kişiye çıktı. Yoksul sayımız üç yılda 2 milyon 237 bin kişi arttı.
Dünya Bankası’na göreyse, yoksul sayısındaki artış, 3 milyon 232 bin kişi. Erdoğan Şahsım Hükümetinin iş başına gelmesiyle, Sadece gelirin değil, Servetin dağılımı da hızla bozuldu. En varlıklı yüzde 1’in, Toplam servetten aldığı pay yüzde 42,8. Rusya’dan sonra, Servet dağılımının en bozuk olduğu ülke Türkiye. Ne demişti üstatları? Allah’ın on pulunu bekleye dursun on kul. Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul. Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa. Evet! Bu zalim yönetimin yaptığı taksimi, Kurt, kuzulara şah olsa, yapmaz.
Erdoğan Şahsım Hükümetiyle, Güzelim ülkemiz, George Orwell ’in 1984 Romanına döndü. Sadece Merkez Bankası kasası değil, Kavramların, değerlerin de içi boşaltıldı. Savaş, Barış oldu. Kölelik, özgürlük. Cehalet ise Güç. Ortada yasa diye bir şey kalmadığı için, Erdoğan Şahsım Hükümeti’ne hiç bir şey yasadışı değil.
Bu dönemde, görülmemiş rezaletlere şahit olduk. Atalarımızın dediği gibi; “Rüşvet kapıdan girince, İman bacadan çıkarmış.” Ama bu dönemde ne kapı kaldı, ne de baca… Dünyalıklar için, ahiretler seve seve yakıldı. Tüm büyük günahlar bu dönemde işlendi.
Millet gördü ki, Erdoğan Şahsım Hükümeti ülkedeki tüm büyük günahların, Hem anası, hem de babasıdır. Erdoğan’ın atanmış İçişleri Bakanı, 83 milyonun gözü önünde, “Mafyadan 10 bin dolar rüşvet alan siyasetçi olduğunu” söyledi.
Mafya lideri de hangi AK Partili siyasetçiye, Rüşvet verdiğini itiraf etti. Ama ne Erdoğan’dan, Ne AK Parti’den, Ne de Savcılardan gık çıktı. Çünkü dünyanın en kuvvetli ortaklığı suç ortaklığıdır. İpi bir kez çekerseniz, Ucunun nerelerden geleceği belli olmaz. Yine bir başka rezalet… Bu ülkede kendi bakanlığına dezenfektan satan bakanla, Erdoğan Şahsım Hükümetinde tanıştık. Bu kanunlarımıza göre büyük bir suç. Ama bırakın bu Bakana soruşturma açılmasını, Erdoğan bir de üstüne teşekkür etti. Neden? Çünkü bunlarda, Bu tür kirli işler iltifata tabi de ondan.
Mevlana hazretlerinin dediği gibi; Adaletin olduğu yerde, ekmek herkese yeter. Ama adaletin olmadığı yerde, Tarlaya karga, Ambara fare, Fırına hırsız, Memlekete ise haramiler dadanır. Bugün ülkemizde olan tam da budur. Erdoğan Şahsım Hükümetinin iş başı yapmasıyla, Türkiye’de adalet namına hiçbir şey bırakmadılar. Uluslararası Hukukun Üstünlüğü Endeksi ’nde Erdoğan Şahsım Hükümeti işbaşı yapmadan önce, sıradaydık, şimdi 107. sıradayız. Bu endeksteki komşularımız kim derseniz? Kenya, Mali, Angola…
Hukukun üstünlüğünde dibe oturmuş durumdayız. Yine Erdoğan Şahsım Hükümetinin işbaşı yapmasıyla, Yolsuzluk Algı Endeksi’ ndeki konumumuz da, Beş basamak birden kötüleşti. Burada da 81. Sıradan, Sıraya düştük. İnsani Özgürlük Endeksi ’nde yaşadığımız gerileme ise, Çok ama çok dramatik.
Erdoğan Şahsım Hükümetinin iş başı yapmasıyla, İnsani Özgürlük Endeksinde, Sıradan, 119. Sıraya çakıldık. Bu endekste tam 35 sıra birden düştük. Hukukun ve özgürlüklerin olmadığı, Yolsuzluğun ve arsızlığın vakayı adiye sayıldığı bu düzende, Fatura ise hep insanlarımızın sırtına bindi.
Havuz müteahhitlerinden, Saray beslemelerinden başka, Memlekette yüzü gülen kimse kalmadı. Hepimiz mutlu bir azınlığı memnun etmek için, Çalışır hale geldik. Nitekim Erdoğan Şahsım Hükümetinin başa gelmesiyle Dünya Mutluluk Endeksi ’nde, 35 sıra birden düştük. 149 ülke içerisinde ancak 104. olabildik. Bir ülkenin gücünü sadece silahlı kuvvetleri belirlemez. Hukukun zayıf olduğu, Yolsuzluğun yol olduğu, Ekonomik krizlerin derinleştiği, Özgürlüklerin kısıtlandığı ülkelerin küresel gücü de zayıf olur.
Uluslararası ilişkilerde tüm bu zayıflıklar da, Size karşı kullanılır. Hatta buralardaki zafiyetler, Masalarda pazarlık konusu yapılır. İşte son yaşadıklarımıza bir bakın. ABD, Afganistan’dan arkasına bakmadan çekiliyor. Sadece ABD’mi, Afganlar da Taliban geliyor diye, Ülkesini bırakıp, ardına bakmadan kaçıyor. İran sınırımız fiilen silindi. Her gün yüzlerce Afgan, Konvoylar halinde Türkiye’ye giriyor. Sınırlarımıza hâkim olamayan Erdoğan Şahsım Hükümeti Afganistan’da Kabil Havalimanını korumaya gönüllü yazılıyor.
Niye? Hem ABD ile arayı düzeltmek, Hem de çarkları döndürecek para girişini sağlamak için. Hukukun olmadığı, Can ve mal güvenliğinin olmadığı yere, Ne sıcak para, ne soğuk para gelir. Erdoğan’ın yakın arkadaşı Soros ne demişti? “Türkiye’nin en önemli ihraç ürünü ordusudur.” Erdoğan anlaşılan arkadaşını haksız çıkarmak istemiyor.
Çok açıkça uyarıyoruz. Bu yanlıştan biran evvel dönün. Herkes ardına bakmadan kaçarken, Mehmetçiğimizi Taliban’ın karşısına dikmeyin. Aksi halde Mehmetçiğimizin ayağına değecek her taştan, Sorumlu siz olursunuz.