CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında konuştu. Özel, konuşmasında Deniz Baykal’ı ikinci ölüm yıl dönümünde andı. Özel, “Bugün ben bir başka babaya rozet taktım yukarıda makam odamızda. Hatırlayacaksınız Astsubay Esma Çevik. Hukuk fakültesini kazanıyor. Okurken Astsubay Okulu’nu kazanıyor. Orayı tercih ediyor, gidiyor astsubay oluyor. Orada komando eğitimini bitiriyor. Sonra bomba imha eğitimi alıyor ve 2019 yılında tam 30 yaşındayken bir el yapımı patlayıcıyı İdil’de teröristler tarafından tuzaklanan bir el yapımı patlayıcıyı imha etmeye çalışırken hayatını kaybetti. Babası Hüseyin Akgül, CHP’yi bambaşka bir siyasi gelenekte olduğu halde CHP’nin şehit yakınlarıyla, gazilerimizle, astsubaylarla, emekli askerlerle kurduğu ilişki gölge bakanımızın bu konudaki çalışmaları bizlerin yaklaşımlarından bize ulaştı ve dedi ki; ‘Baba ocağına gelmek istiyorum.’ Biz de acılı baba Hüseyin Akgül’e yukarıda rozetini taktık. Esma’nın resmiyle birlikte salonumuzu şereflendirdi” ifadesini kullandı.
DEVLET BEY İLE SEÇİME DE GİDERİZ, ONLARI DA YENERİZ, İKTİDARA DA GELİRİZ AMA BUGÜN SAĞLIK DİLEMENİN GÜNÜDÜR
Özel, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin geçen hafta kalp kapakçığı operasyonu geçirdiğini anımsatarak, “CHP olarak geçmiş olsun dileklerimizi iletiyorum. Ben yakından takip ettim. Kendisinin sağlık durumuyla ilgili bilgi alıyoruz. CHP olarak bütün siyasi çelişkilerimize, rekabetimize, bize yapılan bütün haksızlıklara rağmen Sayın Bahçeli ve MHP ile ilgili olumsuz herhangi bir siyasi eleştiri, yaklaşımımız olmadı, olmayacak. Sözüme değer veren herkese şunu söylüyorum; ne olursa olsun hastalık ve ölüm durumlarında asla ve asla olmadık eleştiriler yapmamalı. Allah şifa versin. İyileşsin, görevinin başına gelsin. Devlet Bey ile rekabet de ederiz seçime de gideriz. Onları da yeneriz iktidara da geliriz ama bugün sağlık dilemenin ve iyi duyguları ifade etmenin günüdür” diye konuştu. Özel, şunları kaydetti:
NAKANIN SORUMLULUĞUNU GÖSTERMEDEN O YÜKTEN HEM KURTULACAK HEM SORUMLULUĞU PARTİSİNE ALMAYACAK
“Kartalkaya faciasının üzerinden 21 gün geçti. 36’sı çocuk karne hediyesi diye gittikleri otelde yanarak öldüler bir daha okula dönemediler. Karnelerinin kimi evde kaldı kimi otelde yandı. 78 can gitti orada. İlk gün gittiğimde İçişleri Bakanı en geç 10 günde bütün sorumluların belirleneceğini, kimsenin sorumluluktan kaçamayacağını, üstlerindeki sorumluluğu yıkamayacağının sözünü veriyordu. 21 gün geçti ağzını bu konuda açmadı. Bana şöyle anlatıyordu; ‘Mülkiye müfettişleri var. Çok etkililer. Kime uzanırsa uzansın’ diyerek parmağının uzandığı yerde Turizm Bakanı oturuyordu. O günden bugüne hiçbir şey olmadı. 21 gün oldu. Kötü kalplilikle karşı karşıyayız. Niye? 78 kişinin vefat ettiği yerde kongre mi yapılır? Acelesi var o kongreyi yapacak. Ben rakamın 66 olduğunu öğrendiğim anda İstanbul’daki organizasyonu iptal ettim, Bolu’ya hareket ettim. Beyefendi rakamı rozeti takana kadar açıklatmadı. Şimdi 23 Şubat’ı bekliyoruz. AK Parti kongresini yapacak. O kongrede bakanı, 8-10 bakanla bir değiştirecek. Bakanın sorumluluğunu göstermeden o yükten hem kurtulacak hem sorumluluğu partisine almayacak.
SORUŞTURMA KOMİSYONUNA İMZA ATAN MİLLETVEKİLİ SAYISI 260’I GEÇTİ
Bu işin peşini bırakmayacağız. Grup başkanvekillerimize ve tüm partilerin grup başkanvekillerine, grubu olmayan partilerin kıymetli yöneticilerine teşekkür ederim. Bir kez daha bütün muhalefet firesiz hatta bağımsız milletvekilleri katılıyorlar. 260’ı geçti rakam soruşturma komisyonuna imza atan milletvekilleri. Grubu bulunanların tamamı attı, grubu bulunmayan milletvekilleri attı, bağımsızlar atıyor 260’ın üzerinde ilerliyoruz. 301’i bulursak Yüce Divan’a gidip gitmesini Meclis soruşturacak. Savcı gibi istediği her belge gelecek Meclis’e. Ama bizim 35-40 tane ettiği yemine sadık, torunun gözüne bakınca utanmayacak, evladına hesap verme kapasitesi olan, komşusundan utanacak, ilkokul öğretmeninden utanacak 40 milletvekiline ihtiyacımız var daha. Bunun için AK Parti ve MHP gruplarını ziyaret edeceğiz. Gerekirse bütün milletvekillerini teker teker ziyaret edeceğiz ve bu vicdani sorumluluğu hatırlatacağız. Ama bir şey hatırlatayım; bu anayasa yani her doğana değil Erdoğan’a yapılan anayasa yapıldığı günden bir gün öncesine kadar önceki beğenmedikleri anayasada bu rakam 55’ti. 55 milletvekili isterse Meclis her şeyi soruşturmak için bir komisyon önerilebiliyordu. O rakamı 301 yaptılar. Yarıdan bir fazla. Meclis’ten vefat eden, Meclis’ten belediye başkanı olup ayrılan, istifa edip Meclis’i boşaltanlar bile hesaba katılacak yarısından bir fazlası kadar imza bulacağız. Biz muhalefet ulaşabildiğimiz yere kadar ulaşıyoruz.
2006’DAN BUGÜNE ÖTV’YE YAPTIKLARI ZAM YÜZDE 5 BİN 433 ZAM YAPTILAR
Bir yandan İstanbul’da 71 kişi, Ankara’da son bir haftada 39 kişi, toplam 110 kişi kaçak içki içip, etil alkol yerine metanolün bulunduğu kaçak içkiden dolayı hayatlarını kaybettiler. Üçü genel başkan yardımcısı beş kişilik bir heyetle titiz bir çalışma yürütüyor arkadaşlarımız. Bu konuda defalarca komisyon kurulması dile getirildi. Sayın Veli Ağbaba bir komisyon kurulmasını teklif etti reddettiler ve geçen yıl 500 kişi öldü. Bu yıl 600’ün üzerine çıkıyor. Trend hep bir önceki yıldan fazla. Bu konunun araştırılmamasını istemenin izahı yok. 301 kişi Soma’da hayatını kaybetti komisyonu dünya gündemine oturdu, çok daha az sayıda can kayıplı olaylarda hükümete dokunmayacaksa komisyonu kuruyorlar ama burada üç hafta içinde 110 kişi hayatını kaybetmiş, bu hafta tekrar teklif edeceğiz yine kaçacaklar. Çünkü konu hakkında yapılan bütün çalışmalar sahte içki ve metanol zehirlenmesiyle ölümlerin tamamının bir ucunun yoksullukla ve özellikle de içki fiyatlarına yapılan astronomik vergi uygulamasında olduğunu ortaya koyuyor. Eğri oturup doğru konuşalım. 70’lik rakı 361 lira. ÖTV ve KDV’siyle 960 lira. Devlet 100 liralık içkinin 62 lirasını vergi olarak alıyor. Başka miktar, marka ve başka çeşit içkilerde daha yukarı çıkan rakamlar da var. Yüzde 75’i vergi olan rakamlar da var. Bu vergi ideolojik vergidir. Bu vergi yaşam şekli tercihi vergisidir. Bu vergi içki içene ne olursa olsun onu öldürmeyi göze alarak içkiyi içilemez yada içildiğinde vahşi bir verginin ödendiği, o parayı da kendilerine göre taksim ettikleri bir tüketim malzemesi olarak görüyorlar. Meseleye ideolojik yaklaştıkları için hırsla, kinle, pişman edercesine vergi alıyorlar. Ve böyle olunca insanlar kaçak alkole yöneliyor. Kimi kör oluyor kimi sakat kalıyor kimi de hayatını kaybediyor. O yüzden 2006 yılına kadar yani bunlar biz yaşam şekline karışmayacağız deyip gelmişlerdi ilk saldırı 2006’da başladı, 2006’dan bugüne ÖTV’ye yaptıkları zam yüzde 5 bin 433 zam yaptılar. ÖTV vergisini 55 kat arttırdılar.
“6 Şubat büyük depremin acılarını bir kez daha yaşadığımız bir yıldönümüydü. İkinci yıldönümünde Adıyaman, Kahramanmaraş ve Hatay’da birer gün geçirdim. Bütün milletvekili arkadaşlarımızla birlikte 11 ildeydik. Depremin olduğu saatte ben Adıyaman’da o dakikada duran saatin önündeydim. Bir dokunduk bin ah işittik. Duyduklarımızdan, gördüklerimizden utandık. Devletin resmi rakamlarına göre 8 Şubat 2023’te ‘bir yıl sonra kimse sokakta kalmayacak, kalıcı konutları teslim edeceğiz’ demiş Cumhurbaşkanı. Bir yılın sonunda sözünün yüzde 2, 7’sini tuttu ama bu taahhütle yüzde 1,5 farkla seçimi kazanmıştı. Seçimin ikinci yılında 100 konutun 30’unu bitirdiğini söylüyor. O gün de belliydi sözünü tutamayacağı bugün de belli. Ama o bunu bir seçim yalanı olarak söylemişti. Erdoğan’ın verdiği rakamlara göre 100 depremzedenin 70’i ya çadırda ya konteynerde ya gurbette. Durum göründüğünden de söylendiğinden de vahim. Gittiğim konteynerde şunu söylüyorlar; ‘bize ev verecekmiş, ben işsizim o eve geçsem 800 lira aidatı var elektriği, suyu var. Bu çocuklar ne yiyecek’ diyor. Bir başkası, ‘ev çıktı diyorlar önüme boş senet dayadılar, imza atmadan anahtarı vermiyor neyimle ödeyeceğim’ diyor. ‘O boş senedi o kişi alsa başıma ne gelir’ diyor. Birçoğu da ‘biz buradayız bize kimse ev mev demiyor’ dedi.
ERDOĞAN, SENİNLE BİRKİLTE KONTEYNER KENTLERİ GEZMEYİ TEKLİF EDİYORUM
O gün AFAD’ın rakamlarına göre; ‘depremden hemen sonra açıklanan rakam 707 bin kişiyi konteynere yerleştirdik’ diye söylediler. Bugün 395 konteyner kentte 649 bin kişi yaşıyor diyorlar. İki yılda 58 bin kişi konteynerden kurtulmuş, yüzde 10’un altında. Kim geçiyor bu konutlara? Konut yok, arada 10 kişiden birine denk gelirse o da ‘geçmeme imkan yok’ diyor. Hatay’da 230 bin kişi konteynerdeydıi bir buçuk sene önce. Bugünkü açıklamaya göre 118 bin kişi. Yüzde 5’i konteynerden eve gitmiş. Erdoğan’a şunu söylüyorum, o da bir gün deprem bölgesine geldi, sıcacık arabasından salona girdi. Sıcak salonda atadıklarına kendisini alkışlattı ve teker teker 5’li çeteyi onu bunu çağırıp ellerine plaket verdi. Depremin yıldönümünde Erdoğan’ın etkinliği budur. Sayın Erdoğan sokağa çık dedim çıkmadın, pazara gel dedim gelmedin. Bu sefer seninle birlikte konteyner kentleri gezmeyi teklif ediyorum sana. Var mı cesaretin, çık sıcak salondan konteynere gel bakalım. Önce 395 konteyner kentten birinin adını sonra da o kentteki konteynerlerden birinin numarasını çekeceksin. Anadolu Ajansı ve diğer ajanslar o şehirden canlı yayına geçecek. Sen hatır sor konteynere. Var mısın? Bu cesareti göster, sıcak salondan hatır sor buna da razıyım.
ÇAYIRHAN MADEN İŞÇİLERİ YENİDEN ANKARA’YA DOĞRU YÜRÜYOR
Bir yandan da o gitmiyor ama bu tarafa gelenler var. Geçmişte direnişlerine destek verdiğimiz Çayırhan maden işletmesindeki madenciler 2000- 2020 yılları arasında özelleştirilen madenin 20 yıllık süresi bitti. İşlenen şirket parasına para katmış, tavuk gelmiş bizim kümese altın yumurtlamak istiyor, Erdoğan tavuğu kışlıyor, tekrar özelleştirmek istiyor. Öyle olunca yapmayın dediler. Dört yıldır ‘biz burayı işletiyoruz, özelleştirmeyin’ dediler. Özelleştirmenin yaptığı kıyımı biliriz, devlette kalsın dediler. Kömür bizden, santral bizden her türlü ihtiyaç bizden. Firmalar teklif mektuplarını almış çünkü Erdoğan bu altın yumurtlayan tavuğa bir tek fiyonklu bir hediye paketi yapmamış. O işçiler yeniden Ankara’ya doğru yürüyor. Onlarla birlikte yürüyerek ülkeyi bu talan düzeninden kurtarmaya söz veriyoruz.
BÜYÜK DİRENİŞİN VE BÜYÜK BİR İTİRAZIN GELMEKTE OLDDUĞUNU GÖRÜYORUZ
En yakıcı sorunun hayat pahalılığı ve enflasyon olduğunu biliyoruz. Öyle bir haldeyiz ki Diyanet İşleri Başkanlığı, emeklilere ve asgari ücretlilere Ramazan’da fitre verilebileceğini söyledi. 10 çalışandan 6’sının fitreye muhtaç olduğunu söyledi. 10 çalışandan 6’sı asgari ücretle çalışıyor. Çalışanının yüzde 60’sının emeklisinin yüzde 80’inin fitreye muhtaç odluğu bir ülkedeyiz. Bu insanlara zam verilirken enflasyon oranında veriliyordu, onunla övünüyordu ezdirmedik diye, biz de diyorduk ‘TÜİK’in enflasyonu doğru değil. Bir de refah payı vermezsen yine de erir’ ama öyle veriyordu. Bu sene beklenti enflasyonuna göre verdi. Bu sene beklenti enflasyonunu Aralık’ta yüzde bir tutup milletten yüzde 4 daha çaldılar. Ocak ayında enflasyon yüzde 5.3 çıktı. Böylelikle emeklinin maaşından 581 lira, yeni işe başlamış bir memurun maaşından bin 730 lira daha bir ayda çaldılar. Merkez Bankası tahmini enflasyonu yüzde 21 açıklamıştı zammı ona göre yaptılar. Bu ay düzeltmiş yüzde 24 yapmış. O zaman yüzde 3’lük tahmini enflasyonun farkını hemen vermek ve mart ayında enflasyon düzeltmesi yapmak zorundasınız maaşlarda. Geçen sene bir lira attırmadan asgari ücretle yıl zonunu getirenler bu senede aynı şeye niyet ediyorlar. Ancak büyük bir mücadelenin, büyük bir direnişin ve büyük bir itirazın gelmekte olduğunu görüyoruz. Emekçilere şunu söylüyoruz; hakkınızı alacaksınız yanınızda, arkanızda Cumhuriyet Halk Partisi’ni bulacaksınız. İktidarımızda en düşük emekli maaşının en az bir asgari ücret düzeyine gelmesini, asgari ücretin bırakın açlık sınırında iki asgari ücretlinin yoksulluk sınırını aşabileceği ve sendikaların hedeflediği rakamı da sahiplendiğimizi, aşağı yukarı bu sene söylediğimiz 30-32 bine bunun denk geldiğini açıkça ifade etmem lazım.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında dış politikadaki gelişmelere ilişkin konuştu. Özel, şunları kaydetti:
“Ülkede yaşanan yokluğun, yoksulluğun, adaletsizliğin üzerini örtmek için kısa süre önce Suriye’de yaşanan gelişmelerden ki yaşanmadan iki gün önce bu İdlib’den çıkan HTŞ’den rahatsızız diyordu. İki gün sonra rejim değişti. Suriye’de denklemi ben kurdum, oyunu ben yaptım pozları vardı. Köpürdü, köpük söndü. O günlerde ‘çok güçlü ordusu var Suriye’nin jandarması Erdoğan olacağa varacak lafları’ övgü kabul edip, ‘akıllı adam geçen sefer aptal olma’ diye geçen sefer mektup yazmıştı, onu da hatırlatarak ‘akıllı ol akıllı adam Erdoğan, seviyorum onu güçlü ordusu var, Suriye onun olacak’ gibi laflarına köpürtme yapıyorlardı. Kimin? Trump’ın. Kim yapıyordu? AK Partili gazeteciler, AK Partili kalemler, yöneticiler, AK Parti’nin büyük büyük konuşan akıl fikir üretenleri. Ne diyor Trump, ne diyor AK Partililer, Suriye’yi köpürtenler, Trump’a sevinenler… ‘Filistin güzel yermiş, zaten yerle bir oldu. Onları başka Arap ülkelerine dağıtacağım. Orasına imar yapacağım’ diyor. Kime Filistin’e. Şu anda Trump bunu söyledi bakalım Erdoğan ne diyecek. Bakalım ne tepki verecek dedik televizyonda karşımda buldum.
YASER ARAFAT’IN DOSTU BÜLENT ECEVİT’İN DURDUĞU YERDEYİZ
Alman Cumhurbaşkanı Sayın Steinmeier, Erdoğan ile görüşmesinden sonra yapılan basın toplantısında ‘Kabul edilemez, uluslararası hukuka aykırı, bu Almanya ile Amerika’nın, benimle Trump’ın kuracağımız ilişkiyi etkiler, ilişkilerimizi bozar bu karar’ diyor. Bizimki kafasını bile sallamaya korkuyor bu ifadelere. Hadi Almancasına sallayamadın tercümesine salla. Bir kelime etmedi 5 gün boyunca. Dedim ki ‘Niye konuşmuyorsun, çık konuş’. Dün konuştu, utandırdı beni. Açıklaması şu, ‘Konuşmaya değer bir yanı yok’ dedi. Sonra var gücüyle Netanyahu’ya saldırdı bu konuda. O zaman Netanyhau’nun konuşmaya değer bir yanı var. Şimdi Netanyahu’nun söyledikleri konuşmaya değer de Trump’ın söyledikleri değersizse nasıl oluyor bu iş. Senin Netanyahu’ya laf söyleyecek cesaretin var da Trump’a laf söyleyecek cesaretin yok. İstanbul İl Başkanlığımız bunların iki yüzlülüğüne mihenk taşı vurdu, turnusol kağıdı batırdı. Her sene resmi tatil olan 1 Ocak’ta Filistin’le dayanışma yürüyüşü, izini talep eden bir siyasi parti de değil ve Gazze’ye Destek Filistin’e Destek mitingi Galata Köprüsü’nün üstünde. İstanbul İl Başkanlığımızda usulüne uygun dilekçeyle aynı yere miting izni istedi. ‘Burada miting yapılamaz, burası valilikçe belirlenen alanlardan değil’ dendi. AK Parti yapınca, Erdoğan’ın oğlu yapınca her yer serbest ama CHP yapınca yasak. Meselenin kendisi turnusol kağıdını batırırsın mavi kağıt kırmızıya boyanır ya bunlarda kızaracak yüz de yok. Turnusol kağıdı bunlardan daha ahlaklı. Biz neredeyiz? Bülent Ecevit nerede duruyorsa biz oradayız. Yaser Arafat’ın dostu Bülent Ecevit’in durduğu yerdeyiz. Biz, Deniz Gezmiş ve arkadaşları nerde duruyorsa oradayız.
CÜRMÜN KADAR YER YAKARSIN, CÜRMÜN KADAR
“Bu sabah seyyar giyotinin gıcırtılarıyla uyandık. İstanbul’daki gazetelerden twitterdan hızlı basın bildirisinden öğrendiğimize göre yeni bir şafak operasyonuyla 2 belediye başkan yardımcımız, 7 meclis üyemiz gözaltına alındı. İstanbul’da arkadaşlarımız süreci takip ediyorlar. Belediye meclis üyesini aday yaparken kefalet koyan Adalet Bakanlığı’dır, Türkiye’nin adalet sistemidir. ‘Şu ana kadar aldığı bir ceza yok, kesinleşmiş hükmü yok temiz’ diyor. Listemize koymuşuz, milletimiz takdir etmiş gelmiş. Bu arkadaşları sabahın köründe topluyorlar yok efendim ‘kent uzlaşısı’. Ne demek kent uzlaşısı, İstanbul İttifakı demek. Biz dedik ki gelin Türkiye’nin sosyal demokratları, muhafazakar demokratları, milliyetçi demokratları, Kürt demokratları birlikte olalım. Listelerimizde eski AK Partililer, eskiden Saadet Partisi’nde, MHP’de, DEM Parti’de siyaset yapanlar var. DEM Parti’de siyaset yapmış birisi listeye konduğunda kendi etki alanından dünya kadar oy getiriyorsa, Demokrat Partili dünya kadar oy getiriyorsa, AK Partili ‘biz bunların içine girdik erdemliler hareketi diye ne olduğunu gördük, yakamı silktim’ deyip muhafazakar mahallelerde CHP’ye oy getirebiliyorsa budur kent uzlaşısı. Budur İstanbul İttifakı, budur Türkiye İttifakı. Şimdi burada cezalandırılan bu arkadaşlarımız değil burada İstanbul’un iradesine kafa tutuyor. ‘Siz bütün demokratlar birleşip benim gibi bir otokratı yenerseniz seçtiklerinize çektiririm’ diyor. Cürmün kadar yer yakarsın, cürmün kadar.”
BÜYÜK BİR MAKAMA OTURTTULAR SEYYAR GİYOTİNİ
Özel, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’a ilişkin yürütülen soruşturmanın detaylarına ilişkin olarak da, “Bir siyasi parti genel başkanının hem de böyle siyasi sebeplerle içeride tutulmasını asla kabul etmiyoruz. Kendisiyle kurduğumuz iletişim sırasında hukukçu arkadaşlarımızın fark ettikleri ve ortaya koydukları büyük bir hukuksuzluğu buradan paylaşmayı görev biliyorum. Yaka paça itibarsızlaştırarak gözaltına alındı. 11 tweet var 8 tanesi milletvekilliği döneminde atılmış dosyalar orada diyerek milletvekilleri ile ilgili dosyaların olduğu savcılıktan dosyayı istedi. Buradakiler tuttular dosyayı yolladılar. Oldukça büyük bir makama oturttular seyyar giyotini, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı katledeceklerini ayağına getirtiyor Anadolu’nun dört bir yanından, hukuk sisteminde olmadığı halde. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı, İstanbul’dan sorumludur. Ankara’nın yapacağı işe karışamaz hatta ve hatta bu yaptığı iş aslında anında Hakimler Savcılar Kurulu tarafından harekete geçip ‘Ne yapıyorsun arkadaşım sen’ demesi lazım. Demişlerdir de cevabı şöyle vermiştir, ‘Ben emir kuluyum niye bana kızıyorsunuz o tarafa söyleyin’ demiştir” ifadesini kullandı.
İKTİDAR İYİ İŞLER YAPARAK GÜNDEME GELEMEDİĞİNDEN ÇEŞİTLİ SALDIRGANLIKLARLA İLERLİYOR
CHP kurultayına ilişkin açılan soruşturmaya da değinen Özel, “CHP, Türkiye’nin yüz akı bir iş yapmıştır. Seçmenin kendisine en kızgın olduğu zamanda ‘bu seçimi nasıl kaybettiniz arkadaş’ dediğinde hepimizin yüzü öndeyken seçmen duygusal olarak bu partiden kopmuşken CHP özeleştiri vermiştir. Özeleştiri siyasette kurultayla olur. MHP’de denendi, içinden İYİ Parti çıkmak zorunda kalındı attılar hepsini. AK Parti’de kimsenin aklından geçmiyor. Cumhuriyet Halk Partisi geldi ve cumhuriyet tarihinde ilk kez demokratik yollardan genel başkan değişimi gerçekleşti. Bu hepimizin ve Türkiye’nin gurur duyduğu, Türkiye’de siyasi partilerin birinde gerçekten demokrasi var diye yurtdışında da savunabildiğimiz bir durum” diye konuştu. Özel, şunları kaydetti:
“AK Parti’de nedir durum? Manisa’nın bir ilçesinde ilçe başkanına ikinci bir rakip aday çıkarsa çağırıp adayı il başkanı adayları bire indiriyor reisin talimatıyla. Eğer o beceremezse Ankara’ya çağırıyorlar buradaki yapıyor. İl Başkanı düzeyinde ise bazen kendi çağırıyor illerde kurultaylarının seçeceği il başkanına en az 15 gün önceden haber veriyorlar. Yerel basında haber oluyor il başkanı oluyor diye. O kurultaylar şaibeli değil, anamızın ak sütü gibi kazandığımız bu kurultay şaibeli öyle mi? İşin aslını söyleyeyim, meczubun biri Bursa İl Başkanımıza sövmüş hakaret etmiş, iftira atmış. O da ondan şikayetçi olmuş. Dosya iftira atanın yargılandığı dosya, ifadesi ortada. Bursa’dan dosyayı Ankara’ya çekmişler Ankara’da bir yıldır tutmuşlar, savcının ifadesi yoksa çıkıp söylesin. 1 yıldır dosya açık 2023 Aralık Bursa, 2024 Ocak’ta geldi, 1 yıldır duruyor. AK Parti’nin daha doğrusu sarayın bir medya planlaması var. Medya planlamasında dün akşam planlanan Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın katıldıkları 3’lü toplantıda, 3’lü zirvede çıkan kriz kavga birbirine düşen ve parçalanan CHP idi. Medya planması oydu ama medyaya bu düştü. Medya planlamasına CHP’de krizden, CHP’de kendince şaibeli kurultay yalanına döndü. Tayyip Bey bir yıldır 3-4 kez bunu söylüyor. Septik bir yalan, girmiş bir septik alanın içine beni oraya çağırıyor. Beni de pisletecek kendi sözüyle, kötü sözüyle. Girer miyim o çukura, girer miyim o çukura?”
“Bu iktidar Türkiye’yi adaletten ekonomiye bir çoklu krizin içine soktu, çıkaramıyor. Milletten yetki alanlar, milleti unuttu. Onların tek derdi koltuklarında biraz daha oturabilmek. Bunun için de milletin dertlerinin çözüleceği sandıktan kaçıyorlar. Milletin derdinin konuşulduğu konteyner kente gelemeyip, milletin yangını gördüğü pazara gidemeyip milletin hatrını soramıyorlar. Ve sürekli seçimlerin ileride olacağını, o güne kadar kimsenin seçim beklememesini, neredeyse seçim istemenin bir terör suçu olduğunu hissettirmeye ve 12 yıl öncesinden videolara bakmaya, ‘Sakın mitinge gitmeyin, sokağa çıkmayın’ demeye bakıyorlar. Ama bundan bir yıl önce erken seçim talebini yüzde 28 ölçen firma, bu ay yüzde 70 ölçtü. 65’ten aşağı ölçen yok, yüzde 75 ölçen çok. Bir erken seçim talebi var.
TALEBİMİZ YSK’NIN TAKVİMİNİ BEKLEMEYECEK DURUMLA OLAN MİLLETİN ACISINI DİNDİRECEK SANDIĞI GETİRMEKTİR
Bizim talebimiz YSK’nın takvimini bekleyemeyecek durumda olan milletin acısını dindirecek sandığı getirmektir. Muhtemel rakiplerine karşı saldıran, muhtemel rakibini saf dışı bırakmaya çalışan, bunun için CHP’li belediyelere, belediye meclis üyelerine saldıran birisine karşı; her türlü konvansiyonel siyasetin gösterebileceği her tepki gösterilmiştir. Söylenmesi gereken her söz, yapılması gereken miting, eylem, her şey yapılmıştır. Ancak millet artık kendi derdini söyleyen, asgari ücrette, emekli maaşında, çay, fındık, pamuk fiyatında, narenciyede derdini söyleyen, maliyetleriyle inleyen ya da işsiz çocuğunun iş sorununu ya da o çocuğun yurt dışına kaçış sorununu dertlenenler ya da bu derdi içinde hisseden gençler sandığı istemektedir. Seçim takvimlerini YSK başlatmaz, millet başlatır. Milletin seçim takvimi başlamıştır.
180 BİN SANDIK GÖREVLİSİ TATBİKAT YAPACAK
Tabii ki biz erken seçim istiyoruz. Erken seçim istiyorsak görevlerimiz var. Biz sandıkları nasıl koruyacağız? Örgüt 180 bin sandık görevlisi atıyor. Hatta birkaç ay sonra, yapılacak erken seçimde sandıklara sahip çıkacak 180 bin kişilik ordu, sabah tatbikat yapacak, 06.00’da kalkacak, o okula gidecek. Önünde bekleyen okul sorumlusunun elindeki karekodu okutacak. Sınıfının kodunu okulun dışından okutacak, makul süre bekleyecek, ona verdiğimiz birleştirme tutanağının fotoğrafını sisteme yükleyecek. O 180 bin kişiden sabah kalkamayan, tatbikata gelmeyeni en büyük demokrasi savaşında saflarda tutmayacağız, onu değiştireceğiz. Bu işin program çalışması yapılıyor. Birkaç ay içinde hükümet programına, iktidar programına evrilecek. Parti programını milletimize arz ediyor, son halini onunla tartışıyor olacağız.
ERKEN SEÇİMİN HAZIRLIĞI ERKEN OLUR
Seçim ve Hukuk İşleri çalışıyor. Erken seçimin hazırlığı erken olur. Erken seçimin adayı erken açıklanır. Biz 2014, 2018 ve 2023 seçimlerinde adayı çok geç açıklamanın, son anda açıklamanın, hele son tecrübede iki-üç yıl her ay ‘Aday belirlenecek mi’ deyip belirleyememenin, ortaya bir somut adaylaşma koymamanın, ‘Erdoğan belli, karşısındaki belli değil’ denip sürekli bir belirsizlik üzerinden tartışmayı yürütmenin, son süreçte krizler yaşamanın, çözülse de travmasının seçmenin aklında çok yeniyken ‘Bize güvenin. Hep birlikte kalabalık da olsak yöneteceğiz’ demenin zorluklarını yaşadık. O özeleştiriyi yaptık. O kısımlara dönüp söyleyecek hiçbir şey yok. Zaten o süreçlerde masum değiliz hiçbirimiz. Ama önemli olan, biz milletin karşısına çıktık ve dedik ki ‘Biz ders aldık. Biz bir özeleştiri yaptık ve şöyle yöneteceğiz.’
Ben nasıl yöneteceğimizi söylerken cumhurbaşkanı adayı dahil ön seçim yöntemini kullanacağımızı, soruyu bütün üyelerimize soracağımızı ve onların verdiği cevabı baş tacı yapıp sonuçlarına uyacağımızı ifade etmiştim. Bunun için belli bir süredir; ne zaman, hangi yöntemle, ne şekilde, hangi tedbirleri alarak bu ön seçimi yapacağımızı, yetkili kurullarımızla tartıştık. 40 günde yapılan sayısız toplantıyla bir demokrasi şölenini başlatmaya, bir demokrasi devrimi gerçekleştirmeye, adayımızı yerel seçimlerde yaptığımız gibi kazanacak güçte olan adaylar içinden son sözü örgütümüze sormaya, kimlerin aday olacağının şartlarını sadece ve sadece Meclis grubumuzun belirleme yetkisine bırakmaya ve partimize üye olmuş herkesin gelecek cumhurbaşkanı adayını belirlemede sözünün olacağına, o sürecin başladığına işaret etmiştik. Büyük bir memnuniyetle gününe göre; en az olan günde 16 kat, çok olan günde 40-42 kat fazla online üye kaydediyoruz. Örgütlerimiz yedi gün, gece 21.00’e kadar açık. CHP’nin ilçe ve il başkanlıklarında her gün, normal günlerin 20 katı üye kaydediyoruz. Büyük bir heyecanla insanlar ‘Ben ne yapabilirim’ sorusuna kendi cevaplarını veriyorlar. ‘Gidip adayı belirleyebilirim, bu iradeyi koyabilirim’ diye.
‘ADAYIMIZIN ARKAASINDA BİZ VARIZ’ DEMEK İÇİN YOLA ÇIKIYORUZ
Karşımızdaki iktidar yürüyüşümüzü durdurmak isteyen ittifak Kasım 2023’te büyük bir değişimi yaşayan 31 Mart yerel seçimlerinde, 47 yıl sonra Türkiye’nin birinci partisi olan CHP’nin önünü kesmek için elinden geleni yapıyor, tek amacı bu. Bunu ahlaklı bir siyasetle adil bir yarışla yapmak yerine, yargıyı kullanarak, herkesi yargı sopasıyla sindirerek mücadele ediyor ve CHP’yi eski model, sığ tartışmalarla medyada boğmak; ‘Aday kim olacak? Kriz mi çıkacak? Masadan mı kalakacak’ diyerek CHP’ye ve ondan ümidi olan seçmeni meşgul etmek ve ümitsizliğe sevk etmek istiyor. Bunun için biz kararlı adımları atmak için bütün hazırlıklarımızı yaptık. Her geçen gün bizim daha çok güçlendiğimizi, ilk seçimde tecelli edecek millet iradesinden korktuklarını, rekabetten korkan, kaçan bu iktidarın karşısında cesaretle dimdik ama bir-iki kişi değil; onun karşısına kimi dikeceksek arkasına önce 1 milyon 600 bin CHP’liyi, sonra da bu sistemden, bu rejimden, bu zulümden, bu açlıktan şikayet eden herkesi dikip ‘Hadi bakalım, arkasında biz varız’ demeye niyetliyiz ve onun için yola çıkıyoruz.
PAZAR AKŞAMKİ FOTOĞRAF TÜRKİYE’DE YAVAŞ YAVAŞ KÖRELEN UMUTLARI YENİDEN CANLANDIRMIŞTIR
Geçen hafta Çağlayan’da umut olan fotoğraf, bu hafta pazar akşamı biraz önce gösterdiğim o fotoğraf, Türkiye’de yavaş yavaş körelen, azalan umutları yeniden canlandırmıştır. Ve önemli bir toplantı yaptık. Pek çok konuyu konuştuğumuz toplantının sonundaki fotoğrafı biraz önce gördünüz. O gülen yüzlerden bile bir kriz çıkarmaya çalışan bir akıl pazartesi sabahı başladı. Ne yalanlar… Dün akşam, ‘Mansur Yavaş masadan kalktı. Kavga ettiler’ yandaş basın. Bugün sabah dahil. Yine bir saygın televizyon kuruluşu, ‘Mansur Yavaş dün akşam, her şartta, her durumda aday olduğunu söyledi.’ Biz fotoğrafı çekiyoruz, çektiren biziz, çeken belli. Orada olmayanlar, ‘Nereden, nasıl yeniden bu umudu söndürürüz, yeniden bu kabaran, yükselen duyguları dindiririz, yeniden yükselen bu erken seçimle ilgili heyecanı dizginleriz’ diye yalana başvuruyorlar.
Her iki başkanım da nasıl o gün fotoğrafı paylaştık, ikisi birden aynı fotoğrafı paylaşıp o duyguyu paylaştılar. Başkanlarımızla yaptığımız o görüşmede vardığımız sonuçları birinci ağızdan, partinin Genel Başkanı olarak ben söylüyorum. Mansur Bey ile de biraz önce görüştük. O da yılmış bu iki gündür dezenformasyondan. ‘Siz anlatın. Ben de Genel Başkanımızın söylediklerini bizzat teyit edeyim. Bu kara propaganda bitsin’ dedi. Şimdi o gerçekleri konuşma vakti. O görüşmede bir: Partinin başarısı için herkesin elinden geleni yapacağı, parti kararlarına uyacağı ve milletimizin hayal kırıklığına uğratılmaması noktasında çok hassas bir sürecin yürütülmesi gerektiği konusunda tam mutabakat sağladık. İki: Türkiye’ye umut olmuş iki ismin ön seçim yarışına girerek birbirini yıpratmaması konusundaki talep ve öneriyi konuştuk ve bu konuda fikir birliğine vardık. Sayın Mansur Yavaş cumhurbaşkanı adayının belirleneceği ön seçime girmeyeceğini bize bildirdi ve şu cümleyi kurdu, bunun bilinmesini istedi: ‘Hepsi bizim partililerimiz, bizim üyemiz, elbette onların verecekleri karara ben de saygılıyım, hepimiz saygılıyız.’ Ve üç: Ön seçim süreci dahil, tüm bu süreçlerin hep birlikte ortak akılla yürütülmesi, bundan sonra daha çok bir araya gelinmesi konusunda hemfikiriz.
MANSUR VE EKREM BAŞKAN’IN ‘MİLLETİ KURTARALIM DA NE OLACAKSA OLSUN’ YAKLAŞIMLARINA YÜREKTEN TEŞEKKÜR EDİYORUM
Amacımız net: Yargı sopasıyla karşımıza dikilenlere karşı, içimizi karıştırmaya çalışanlara karşı, hep birlikte dimdik duracağız. Partide bir kaos arayanlar, devlet imkanlarıyla karşımıza dikilip önümüzü kesmeye çalışanlar avuçlarını yalayacaklar. Benim için en büyük kazanım, yıllardır CHP’yi hiziplerin, ayrışmaların, kavgaların merkezi gibi gösterenlere inat, her iki belediye başkanımızın da göstermiş olduğu birlik ve beraberlik görüntüsüdür. Bu öylesine bir görüntü değildir, suni bir görüntü değildir. Bu samimi, ahlaklı ve milleti merkeze alan bir tutumdur. Partimizin bir ve beraber, bu birlik görüntüsünün bozulmaması için her iki başkanımızın da olağanüstü çabalarına, ben buradan hem Mansur Başkan’ın hem Ekrem Başkan’ın birbirleriyle kurdukları samimi abi-kardeş ilişkisine ve ‘Milleti kurtaralım da ne olacaksa olsun’ yaklaşımlarına yürekten teşekkür ediyorum.
CUMHURBAŞKANI ADAYIMIZI 23 MART PAZAR GÜNÜ YAPILACAK ÖN SEÇİMLE BELİRLEYECEĞİZ
Ve son olarak dün PM’de, ardından MYK’da ön seçim süreciyle ilgili nihai kararı vermiş durumdayız. Belirlenen seçim takvimine göre, 11 Şubat 2025 bugün, kararın alınması ve ilanıyla birlikte takvimin birinci günüdür. Takvimin tüm detaylarını Seçim ve Hukuk İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız kamuoyuyla bir özel basın toplantısıyla paylaşacaktır. Ancak ben iki kritik tarihe dikkat çekmek isterim. Bunlardan birincisi 28 Şubat Cuma günü, saat 17:00’ye kadar Türkiye’yi yönetecek bir sonraki cumhurbaşkanının belirleneceği ön seçimin seçicisi, seçmeni olmak isteyen Türkiye’nin başta bütün gençlerini, harıl harıl partiye online kayıt olan bütün gençlerini ve Türkiye’nin bütün demokratlarını, büyük Türkiye İttifakı’nın, CHP’nin adayını belirlemekte görev almak üzere, baba evine gelmeye, kaydolmaya ve yapılacak seçimde oy kullanmaya davet ediyorum. Aldığımız karar gereğince cumhurbaşkanı adayımızı 23 Mart Pazar günü yapılacak ön seçimle belirleyeceğiz, hayırlı uğurlu olsun.
Buradan Sayın Erdoğan’a sesleniyorum: İçimizi karıştıramayacaksın. Birlik ve beraberliğimizi bozamayacaksın. Yargı aparatlarıyla önümüzü kesemeyeceksin. Bizi yenmenin tek yolu sandıkta yenmektir. Seni rekabete, namuslu bir yarışa, korkmadan karşımıza çıkmaya davet ediyorum. Salon adamı Erdoğan, halkın adayı karşında olacak. Sana meydan okuyoruz. Yönetemediğin ülkeyi o yönetecek, biz yöneteceğiz. Krizi bitirecek, zaferi getireceğiz. Adayı belirlemeye, meydanlara çıkmaya, Türkiye İttifakı’nı meydan meydan büyütmeye, bir olmaya, birlikte olmaya, hiç ayrılmamaya, Türkiye İttifakı’nı kazandırmaya, Türkiye’ye kazandırmaya kararlıyız. Biz kazanacağız, Türkiye kazanacak.”
KAYNAK: ANKA