Yön Haber
YÖN Radyo
  • Anasayfa
  • Güncel
  • Ekonomi
  • Siyaset
  • Dünya
  • Emek Dünyası
  • Kültür-Sanat
  • Daha Fazla
    • Yaşam
    • Sağlık
    • Yerel Yönetimler
    • Medya
    • Avrupa
    • Sürdürülebilirlik
    • Teknoloji
    • Spor
    • Video
    • Podcast
    • Asya Gündemi
    • TBMM
Podcast
Video
Hiç Sonuç Bulunamadı
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yön Haber
  • Anasayfa
  • Güncel
  • Ekonomi
  • Siyaset
  • Dünya
  • Emek Dünyası
  • Kültür-Sanat
  • Daha Fazla
    • Yaşam
    • Sağlık
    • Yerel Yönetimler
    • Medya
    • Avrupa
    • Sürdürülebilirlik
    • Teknoloji
    • Spor
    • Video
    • Podcast
    • Asya Gündemi
    • TBMM
Yön Haber
Hiç Sonuç Bulunamadı
Tüm Sonuçları Görüntüle
Anasayfa Siyaset

Özgür Özel: “Artık milletin iradesi bu iki yüzlülüğü reddetmektedir”

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Sıkıştığında milli iradeye sarılıp birinci olunca milli iradeyi baş tacı yapıp İstanbul'u kaybedince mundar oldu diyeceksin. Mazbatayı iptal ettireceksin. 800 bin farkla gelecek beş yıl boyunca her kötülüğü yapacaksın, her iftirayı atacaksın. Yine kazanacak diplomasını iptal ettireceksin. Ondan sonra fotoğraf çektirmeye gelince 'Milli iradenin tecelligahına geldim' diyeceksin. Bu milletin iradesi bu iki yüzlülüğü reddetmektedir artık" dedi.

Yayınlanma Tarihi: 7 Ekim 2025 - 13:44:09
Güncelleme Tarihi: 7 Ekim 2025 - 17:01:20
Özgür Özel: “Artık milletin iradesi bu iki yüzlülüğü reddetmektedir”
PAYLAŞPAYLAŞPAYLAŞWechat

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Sıkıştığında milli iradeye sarılıp birinci olunca milli iradeyi baş tacı yapıp İstanbul’u kaybedince mundar oldu diyeceksin. Mazbatayı iptal ettireceksin. 800 bin farkla gelecek beş yıl boyunca her kötülüğü yapacaksın, her iftirayı atacaksın. Yine kazanacak diplomasını iptal ettireceksin. Ondan sonra fotoğraf çektirmeye gelince ‘Milli iradenin tecelligahına geldim’ diyeceksin. Bu milletin iradesi bu iki yüzlülüğü reddetmektedir artık” dedi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında gündeme dair açıklamalarda bulundu. Salona girdiğinde ayakta alkışlanan Özel, sözlerine “28. Dönem 4. Yasama yılının ilk grup toplantısındayız. Yeni yasama yılının bu Meclis çatısı altından sorunlarına çözüm bekleyen tüm vatandaşlarımız için hayırlı olmasını diliyor, milletvekili arkadaşlarıma, değerli grubumuza, yaz boyunca tatil yerine mücadele eden 81 ili karış karış gezen, vatandaşın derdini dinleyen, partinin çözümünü söyleyen, partinin kurumsal kimliğine karşı baba ocağına sahip çıkan, meydan meydan direnen grubumuza ve onları destekleyen tüm üyelerimize, demokratlara yürekten selam olsun, hepiniz hoş geldiniz, şeref verdiniz” diyerek başladı.

Özel şöyle konuştu:

“70 gün aradan sonra yeniden Meclis çatısı altındayız. Maalesef bu 70 günde can sıkan sorunlar seyrelmedi, aksine arttı, çoğaldı. Üç büyük krizi yaşamaya devam ettik. Demokrasi krizi, adalet krizi ve bunlara bağlı olan ve kötü yönetimin sonucu ekonomik kriz. 70 günde ülkenin sorunları büyürken bizler de mücadelemizi büyüttük. Yaz boyunca 81 ilde çalıştık. Derdi olanların ayağına gittik, sorunlarını dinledik. Partimize yönelen saldırılara karşı bir arada durduk, kenetlendik. Birileri klimalı salonlarda, kendi atadıklarına kendini alkışlatırken biz 70 günde 20 büyük eylem yaptık. 19 Mart sonrası 60’ıncı eylem için de yarın yine İstanbul’dayız, meydanlardayız. Biz milletten aldığımız güçle meydanları doldururken, bizimle siyasi rekabet edemeyenler saldırılarını sürdürürler. Biz mücadeleyi büyütürken onlar kumpasları büyüttüler. Yaptıklarıyla milletin gönlünden düşmüşlerdi, gözünden de düştüler. Okyanus ötesinde meşruiyet aramaya giriştiler. Trump’la beş dakika görüşme yapabilmek için akıl almaz tavizler verdiler. 70 gün yan gelip yatıp milletin dertleriyle ilgilenmediler, sonra 1 Ekim’de Meclis’e gelip buradan kameraların karşısında poz kestiler. Biz 1 Ekim öncesi bir karara vardık. Meclis’i işine geldiğinde çalıştıran işine gelmediğinde by-passs eden, millet iradesine saygısızlık edip bir darbeye kalkışan, milletin payına değil, varsa yoksa kendi payına çalışan bir iktidarın başındaki zatı, bu çatının altına gelip bir açılış konuşması yapıp orada demokrasiden, iletişimden, anlayıştan birlikten, beraberlikten söz edip dönüp gidip zulme devam edecek olan iki yüzlülüğüne tanıklık etmek istemedik.

19 MART DARBECİLERİNE KARŞI 15 TEMMUZ DARBECİSİNE NASIL YÜZ VERMEDİYSEK ONLARA DA VERMEDİK

O gün hiç şüphe yok bu durumdan duydukları rahatsızlıktan, bunu milli iradeye saygısızlık, meclise saygısızlık diye nitelendirmeye çalıştılar. Bunu söyleyenlere şunu hatırlatalım: 15 Temmuz gecesi darbe gerçekleştiğinde, bütün darbeler ki doğası gereği iktidara yapılır ve bütün dünya döner, muhalefete bakar ama ana muhalefetin gözünün içine bakar. Biz o gün, o güne kadarki olanca haksızlığa, hukuksuzluğa aramızdaki çelişkilere, kavgalara rağmen değil mi ki sandığı getiren partiyiz, değil mi ki çok partili rejimi getiren, bu Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısını kutsal gören bu milli iradenin tecelligahına sahip çıkan partiyiz, o gece bir karar verdik. Düşünmeden genel merkezimizde toplandık. Muhataplarımızı aradık. Meclisi açın, çalıştıralım. Darbeye oradan birlikte direnelim dedik. ‘CHP yüz yıllık partidir. Yeneriz, yeniliriz. Millet yeni bir görev verene kadar muhalefet partisiyiz. Başka bir şeye tenezzül, tevessül etmeyiz. Seçilmiş parlamentonun, demokrasinin arkasında darbecilerin karşısındayız’ dedik. 15 Temmuz gecesi darbecilerin karşısındayken AK Parti grubu milletvekilleriyle beraberdik. Tayyip Erdoğan’a karşı yapılan darbede demokrasinin safında yer aldık. Darbecinin karşısındaydık. Şimdi partimiz yine milletin seçtiklerinden korkan, onun yerine atadıklarına yönetmek isteyen, sandıkla geldiği halde sandıktan kaçan, ‘Demokrasi trenine binmiştim, işime gelmedi, ikinciliğe düştüm, şimdi indim’ diyenlere karşı yani 19 Mart darbecilerine karşı 15 Temmuz darbecisine nasıl yüz vermediysek onlara da vermedik, onun da karşısına dikildik.

BU MİLLETİN İRADESİ BU İKİ YÜZLÜLÜĞÜ REDDETMEKTEDİR ARTIK

Geçen sene 1 Ekim’de burada konuşup, 2 Ekim’de bir bakan yardımcısını siyasi bir mevkii, kendi söylüyor, eskiden bakanlar siyasetçiydi, bürokratları, müsteşarları teknik, şimdi bakanlar teknik yardımcıları siyasidir, bakanlıkla teşkilatım arasında köprü olacaklar dediği bakan yardımcısını İstanbul’a Cumhuriyet Başsavcısı atadı. Bir siyasetçiyi Cumhuriyet Başsavcılğı gibi göreve atadı. İlk iş darbe mekaniğini başlattı. Ve devamında bugünlere kadar geldik. Şimdi milli iradeye saygıdan bahsediyor. Hem de bir yandan açılan Meclis’te Hatay halkının seçtiği Milletvekili Can Atalay’ın koltuğu boşken. Milli iradeye saygıdan bahsediyor, o meclisin yaptığı anayasayla, milletin onayladığı anayasayla AİHM kararları hepimizi bağlarken ve bu kararlara rağmen Kavala dokuz yıldır içerideyken, yine AYM kararlarına uymuyorum, saygı duymuyorum derken kaybettiği ilk seçimden sonra demokrasi treninden inerken CHP’li belediyeleri silkelerken milletin çöpü toplanmasın milletin ayağına hizmet gitmesin diye belediyenin parasına çökerken, yani milletin zorluk çekmesinden siyasi rant beklerken, Cumhurbaşkanı adayımızı iftiralarla suçlayıp sonra da çıkıp milli iradeden bahsedemezsiniz. Esenyurt, Şişli, Ovacık belediyelerimiz seçtikleri başkanlar yerine kayyumlar tarafından yönetiliyorken, DEM Partili 10 belediyeye kayyum atanmışken ve belediye başkanları, namuslu belediye başkanları hapislerde yatarken birilerine ‘Sen yersen gel bize katıl ya da sen de hapse atıl’ deyip muhalefetin belediye başkanlarını hapis teklifiyle şantajla partisine katıp utanmadan rozet takma törenleri düzenlerken kimse bana ‘Erdoğan’ı dinlemek, milli iradeye saygıdır’ demesin. Buna kimse inanmaz. Sıkıştığında milli iradeye sarılıp birinci olunca milli iradeyi baş tacı yapıp İstanbul’u kaybedince mundar oldu diyeceksin. Mazbatayı iptal ettireceksin. 800 bin farkla gelecek beş yıl boyunca her kötülüğü yapacaksın, her iftirayı atacaksın. Yine kazanacak diplomasını iptal ettireceksin. Ondan sonra fotoğraf çektirmeye gelince ‘Milli iradenin tecelligahına geldim’ diyeceksin. Bu milletin iradesi bu iki yüzlülüğü reddetmektedir artık.

HADİ ORADAN SEN DE BAŞKA KAPIYA

Beyefendi gelmiş, ana muhalefet koltuklarını boş görmüş, kimyası bozulmuş, nevri dönmüş. O günden beri ağzından çıkanı kulağı duymuyor.  Ama böyle karşısında boş koltuk görüp de morali bozulmak, çıldırmak, bunu kendine bir haksızlık olarak görmek varsa, Ey Erdoğan 342 gündür darbe mekaniği işletiyorsunuz. 202’nci günündeyiz darbenin. Ve benim Türkiye’nin en büyük ilçesini kazan Belediye Başkanım Ahmet Özer’in namusuyla helal oylarıyla kazandığı koltuğu 342 gündür boş. Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza’mızın 263 gündür koltuğu boş. Beykoz Belediye Başkanı Alaattin Köseler’in 217 gündür Şişli Belediye Başkanı Emrah Şahan’ın koltuğu 198 gündür boş. Beylikdüzü Belediye Başkanı’nın koltuğu boş. Gidip bakarsan hücresindeki yatağı da boş. Ya revirde ya devlet hastanesinde ya üniversite hastanesinde ya yine cezaevinde. Büyükçekmece Belediye Başkanı Hasan Akgün’ün 125 gündür, Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Hakan kardeşimin 125 gündür, daha evveli gün evliliğinin birinci yıl dönümüydü nikah şahidi olduğum Utku Caner Çaykara’nın 125 gündür, Ceyhan Belediye Başkanı Kadir’imin 125 gündür. Oya Tekin’in Seyhan Belediyesi’ndeki koltuğu 125 gündür boş. Adana gibi Başkan Zeydan Karalar’ın Adana’daki koltuğu 91 gündür boş. Antalya Büyükşehir Beledi Başkanı Muhittin Böcek’in koltuğu 94 gündür boş. İki eli dolu. Günde 14 tane hap içerek cezaevinde yaşama tutunmaya çalışıyor. Şile Belediye Başkanı Özgür Kabadayı’nın 85 gündür, Beyoğlu Belediye Başkanımız İnan Güney’in 49 gündür, Bayrampaşa Belediye Başkanımız Hasan Mutlu’nun 21 gündür ve İstanbul’u üç kez üst üste kazanan dört kez üst üste Erdoğan’ı yenen asla ona seçim kaybetmemiş olan ve 19 Mart’ta gözaltı işleminden sonra onun dördüncü gününde o tutuklamaya sevk edilirken 15,5 milyon kişinin elinde iki bastonla oy vermeye gelen ninenin, karnında üç aylık bebeğiyle bebeğinin geleceğinin cumhurbaşkanına desteğe giden kardeşimin seçtiği 15,5 milyonun adayı Ekrem İmamoğlu’nun koltuğu boş. Millet verdiği oylarla doldurduğu koltukları, senin yargı kolları başkanın, senin talimatınla boşaltacak ondan sonra CHP’nin milletin oylarıyla doldurduğu o koltuklar sana iki yüzlülük yapmayasın diye, özün darbeci sözde demokrat numarası yapmasın diye boş kalınca sinirleneceksin. Hadi oradan sen de başka kapıya.”

“Ortada hala bir iddianame yok, kimse neyle suçlandığını bilmemektedir. Bir tane delil, bir tane kanıt yokken yargısız infaz yapılmakta, açıktan haysiyet cellatları tarafından arkadaşlarımızın onuruyla oynanmaktadır. Bunu bugüne kadar Anadolu Ajansı’ndan yaptıkları yalan servislerle boş bir kasa yerine içinden Euro çıkartılan kasa var. Tutanakta ‘kasa boş’ diyorsun, ‘stok görüntü servis ettik’ diyorlar. Kendi kalemşörleriyle, yargıdaki köşeleri dağıttığı ve kendisinin bütün yanlışlarını savunduğu yandaş televizyonlarda her türlü yanlışlığa göz yummuş, vicdanını saraya vermiş yorumcularla haysiyet cellatlığı yapıyordu. O koltuklar boş gördükten sonra çıktı dedi ki ‘rüşvet aldılar, belediyeleri soydular’. Bu sözle söylenmez bunun iddiası ispata muhtaçtır. Önce şahit lazım, delil lazım. Bunlara dayanan namuslu bir iddianame lazım. Yargılama, savunma ve karar lazım. İstinafta onay lazım. Yetmez, Yargıtay’da kesinleşme lazım ki birisine bu suçu söyleyebilesin. Daha sadece tutuklama kararı olup da bir satır iddianame ortada yokken arkadaşlarıma ‘rüşvetçi, hırsız, dolandırıcı’ diyecek adamın alnını karışlarım.

‘AT İMZAYI KURTUL’ DİYENLERİN KURDUĞU KUMPASIN NE TARAFI CHP’Lİ

Bu kadar iftira ve kul hakkına girdikten sonra sana ben bir şey demem. Geçen günlerde hocan olduğunu hatırladığın rahmetli Necmettin Erbakan sana demişti ki ‘sen bunları yaptıktan sonra ömür boyu alnını secdeden kaldırmasan bu vebalden kurtulmazsın’. Bir yandan da susuyoruz, sabrediyoruz aylarca Meclis’e gelinememiş bir kelime etmemişiz, yaşa hürmet ediyoruz ama dönüp dönüp haksızlıklar yapılıyor. Bana söylenenlere sustum, bir sürü haksızlığı duymazdan geldim. Zaman zaman bazı açıklamaları da kıymetlendirdim şimdi bugün çıkmış bugün Meclis’in ilk grup toplantısında Sayın Bahçeli aynı metni kes kopyala yapıştır atmışlar okuyor oradan; ‘şikayet eden CHP’li, şikayet edilen CHP’li, itirafçılar CHP’li, rüşveti alan CHP’li’. Külliyen yalan, soruyorum buradan hangi şahitler CHP’liymiş? Çocuk tacizcisi olan gizli tanık mı CHP’li? Ya da üç kuşak babasından kalan malına mülküne çökülüp de geçmişte AKP’den ihale alıyordu, şimdi İBB’den almış diye malına çökülen işadamları mı CHP’li? Ya da insanları çoluğuyla çocuğuyla tehdit eden, ‘bu imzayı atmazsan evladının yüzünü 20 yıl göremezsin’ diyen 80 yaşında annesinden 500 kilometre öteye evlatları yollayan, hasta çocuğu içerideyken babasına ‘at imzayı artık çıkar oğlunu’ diyenlerin kurduğu kumpasın ne tarafı CHP’li?

ARKADAŞLARIMIN HAYSİYETİYLE OYNAYAN HAK ETTİĞİNİ DUYACAK

Kiminle konuştuğunuzu, nasıl konuştuğunuzu bileceksiniz. Bütün Türkiye konuşuyor, birileri susuyor. Ankara’nın ortasından vurulan MHP’li, vurup da yargılananlar MHP’li, azmettirenler MHP’li, serbest bırakıldıktan hemen sonra susturulan MHP’li, azmettirenler MHP’li, konuşmayan bir tek sensin MHP’li. Hak etmediğimi duyarsam hak ettiğini duyarsın. Bu partinin suçsuz evlatlarına hazımsızlıkla iftira atanların hak ettikleri sözü duymalarının vakti çoktan gelmişti bundan sonra da duyacaklar. Hodri meydan! Hadi bakalım bir daha ‘hırsız CHP’li’ duyduğum anda anlatacağım kimler hangi suç örgütleriyle birlikte. O yüzden bundan sonra gösterdiğimiz sabrı, yaşa saygıyı, Türkiye’nin içinden geçtiği kritik süreçte üzerimize düşen görevden dolayı duyup da duymadığımızı, sağlık dilediğimiz ilk grup toplantısında çıktığınız kürsüde arkadaşlarımın haysiyetiyle oynayan hak ettiğini duyacak bundan sonra.

TUĞLA GİBİ İDDİANAMEYİ YARGILANMAK İÇİN DEĞİL, YAZANLARI YARGILAMAK İÇİN BEKLİYORUZ

Bazı yandaş kalemler 2 bin sayfa iddianame diyor. ‘Tuğla gibi iddianame hazır’ diyor. 2 bin 500 sayfalık Zekeriya Öz’ün iddianamesi çıkmadan 10 gün önce devrin Zaman, Bugün gazeteleri Yenişafak’ı, Sabah’ı Zekeriya Öz’ün iddianamesine ‘tuğla gibi iddianame’ demişlerdi. Bugünün Zekeriya Öz’lerinin yazdığı iddianameyi aynı kelime oyunuyla, aynı manşetlerle söylemeye çalışanlara söylüyorum; o tuğla gibi iddianamede Kuddusi Okkır’a ‘örgüt kasası’ diyorlardı cenazesini Silivri Belediyesi kaldırdı. Ali Tatar’a ‘suikastçi’ dediler, beylik silahıyla canına kıydı, masumiyeti eninde sonunda ortaya çıktı. Türkan Saylan’a ‘ajan’ diyorlardı, İlhan Selçuk’a ‘darbeci’ diyordu. Bu iddianame Mustafa Balbay’ı, Tuncay Özkan’ı müebbet hapisle cezalandırıyordu. Şimdi bu arkadaşlarımız alınları açık, başları dik bu Meclis’in koridorlarında geziyorlar Zekeriya Öz tuğla gibi iddianameyi yazdı sonra sıçan gibi kaçtı. Şimdinin ‘tuğla gibi’ iddianamesi Ekrem İmamoğlu’na ‘örgüt lideri’ dese ne olur? Biz o tuğla gibi iddianameyi yargılanmak için değil, yazanları yargılamak için bekliyoruz. Eninde sonunda CHP yargıya saygılıdır, savcılığı, hakimliği, avukatlığı kutsal görür ama birilerini siyasi operasyonuna ilet edenler, sabah vidanlarını evde unutanlar, bir gün yatarı olmayan suçları 80 gün cezaevinde tutsunlar sonra da ‘ben adalet dağıtmaya’ geldim diyecek. İktidarımızda hiçbir partinin değil vicdanının sesini dinleyenler, tam bir yargı bağımsızlığına sahip olacaklar. Başta Ak Toroslar olmak üzere bütün çeteleri dağıtacağız, adalet dağıtılmasının önünü açacağız.”

“Hak, hukuk, adalet diye bu işin bir tarafından nasıl tutabilirsin? Çağrıldığın meydanlara koşmak, o meydanları doldurmak -bu meydan Anadolu’nun her bir yerinde olabilir, İstanbul’un bir ilçesinde olabilir, bu pazar olacağı gibi Brüksel’de olabilir- gitmek, ahlaki üstünlüğü psikolojik üstünlüğe çevirmek, psikolojik üstünlükle birlikte çoğunluk enerjisini meydanlara taşımak, mücadeleyi desteklemek en önemli güç. Hiçbirini yapamayanlar ama ‘Bir şey yapmak istiyorum’ diyenlere de bir çağrım var. 19 Mart darbesinin nasıl geldiğini anlatan, Saraçhane’yi anlatan, o günden bugüne kadar yaşana her şeyi anlatan, önsözünü benim, sonsözünü Ekrem İmamoğlu’nun yazdığı, Yavuz Oğhan’ın emeğiyle kaleme alınmış, kimsenin üstünden 1 lira para kazanmayacağı bir kitabımız var. Bu kitabın geliri, 19 Mart darbesi kime zarar verdiyse, işsiz kalan bürokratımızın evladına sahip çıkmak için, ailelere sahip çıkmak için, yurttan atılan öğrencilerin yurt parası için, bursu kesilen öğrencilerin burs parası için ‘Ben ne yaparım’ diyorsan, ‘Millete Emanet’. Bu kitabı hepinize emanet ediyorum.

MECLİS’İ SAYGIN, VATANDAŞI PERİŞAN OLMAZ

Koca bir yaz, bu kadar hukuksuzluk, haksızlık, bu yaşananlar ama esas bir de yaşayamayanlar var. İşsizlikten dolayı evine ekmek götüremeyenler, aldığı maaşla geçinemeyenler, onurla hizmet ettiği memlekette emekli olunca unutulanlar ve büyüyen yoksulluk var. Genel Kurul’a yılda bir kez gelip konuşup giden Erdoğan’ın kimyası bozulunca ve edecek laf bulamayıp ‘Bu yapılanlar Meclis’e saygısızlıktır’ deyince bir baktım Meclis’in saygınlığı nasıl ölçülür. Saygınlığı onu seçenlerin memnuniyetiyle, onu oluşturanların sorunlarını çözme kapasitesiyle ölçülür. Bu ülkede 7 milyon asgari ücretli, en düşük maaş alan 4 milyon emekli ama hemen onun üstündeki dilimlerde 11 milyon emekli, ürünü para etmediği için topraktan kopan milyonlarca çiftçi, geleceğinden umutsuz gençler varken bu Meclis nasıl saygın olabilir? Meclis’i saygın, vatandaşı perişan olmaz. Vatandaş perişansa o Meclis’te saygınlık olmaz.

ASGARİ ÜCRETİ UTANMADAN, SIKILMADAN YÜZDE 20 ARTTIRMAYA NİYETLENİYORLAR

Yaz boyunca çalışan, direnen milletvekillerimin huzurunda 70 gün boyunca deniz, kum, güneş ile yaşayan, buna doyan iktidar milletvekillerine hatırlatmak gerekiyor. Bu Meclis’i kapatıp kaçtığınızda 26 bin 400 lira olan açlık sınırı şu an 28 bin lira oldu. 89 bin lira olan yoksulluk sınırı 91 bin liraya ulaştı. 5 asgari ücretli ya da 6 emekli maaşlarını birleştirseler yoksulluktan 6’sı birden birini kurtarıyorlar. 17 bin liralık asgari ücreti seçim döneminde, asgari ücret o zamanlar 14 bin liralardayken ‘Gerekirse enflasyon tek haneli rakamlara ulaşana kadar yılda 4 kez güncelleyeceğiz’ demiştiniz. Seçimden sonraki yıl, asgari ücreti sadece aralık ayında belirlediniz, bir yıl boyunca zam yapmadınız ve 17 bin liralık asgari ücreti, geçen sene 22 bin liraya çıkardınız. Şu anda asgari ücreti 17 bin liradan 22 bin liraya çıktığı güne göre alım gücü 16 bin 500 lira. 9 ayda buraya geldi ve 3 ay daha eriyecek. Geçen sene yaptığınızın bir benzerini yapmaya, yani gerçek enflasyonu değil, TÜİK enflasyonunu; onu da değil, planladığınız hedeflenen enflasyonu zam diye vermeye hazırlanıyorsunuz. Asgari ücreti utanmadan, sıkılmadan yüzde 20 arttırmaya niyetleniyorlar. Bu yılın sonunda asgari ücreti 26 bin 500 lira yapmaya, bir yıl boyunca da böyle tutmaya niyetleniyorlar. Asgari ücreti yüzde 44 enflasyon varken, geçen sene yüzde 30 artırıp milleti bu hale getirenler şimdi aynı kötü niyetle adım atmaya niyet ediyorlar ve utanmadan, sıkılmadan dün çıktı Erdoğan, diyor ki; ‘Kişi başına gelirimiz 17 bin dolara yükseldi. Bunu size müjdeliyorum.’

Asgari ücret 22 bin lira. Bir yıllık asgari ücret 6 bin 370 dolar. Erdoğan diyor ki ‘Kişi başına 17 bin dolarımız var.’ Emekli aylığı 16 bin 800 lira, yıllık 4 bin 860 dolar. Yetim aylığı yıllık 1200 dolar, yaşlılık aylığı 1550 dolar, engelli aylığı yıllık 1240 dolar. Erdoğan diyor ki, ‘17 bin dolar milli gelire ulaştık.’ Bir asgari ücretli, bir emekli, bir yetim, bir engelli, bir yaşlı bir araya gelseler 15 bin 220 dolar beşinin toplamı. Kişi başına 17 bin dolar diyor, bunların Türkiye’deki toplamı 30 milyon kişi. 5’i bir araya gelse, Erdoğan’ın dediğinden hala 2 bin dolar kaybı var bunların. 30 milyon kişiden 5’i birleşerek alabildikleri parayı herkesin aldığını söylüyor. Çarşı, pazar, market fiyatları her hafta değişiyor. Milyonlarca ücretlinin ise maaşı yılda bir kez artırılıyor.

GARİBANIN SIRTINDAN BU KENELERİ SÖKÜP ATACAĞIZ

Vatandaşın 2,5 trilyon lirası kredi kartına borçlu, 650 milyar liralık kredili mevduat borcu, toplam borç 3.1 trilyon lira olmuş. Geçen sene 2 trilyonmuş, bir senede 3.1 trilyona çıkmış. Bunlara uygulanan faiz, kredi kartına ve kredili mevduata faiz aylık yüzde 4,5. Üstüne Banka ve Sigorta Muamele Vergisi; Kaynak Kullandırma Destekleme Fonu, yüzde 30 da vergi koyuyorlar. Vergi kazanandan alınır. Bu bitmiş, tükenmiş, artık eşten, dosttan geçici borç da bulamamış. Yüzde 4,5 çıplak, üstüne yüzde 30 faizle, yüzde 5,85’le bu kişilerden faiz kesiyorlar. Bileşik yılda yüzde 95. Kelimenin tam anlamıyla düşmeyegör. Faizler yüksek, firmalar kredi kullanmakta zorlanıyor, kredi faizleri yüksek ama hiç olmazsa enflasyonun biraz üzerinde bir yerlerde. Buradaki yüzde 95 neyin nesi vicdansızlar! O kartın borcunu buradan çekip kapatan uyguladığınız faiz, Çocuğuna tek muzu kredi kartından çektirip, onun da asgarisini ödeyebilene ödettiğiniz faiz.

Bu durumu her fırsatta ifşa edelim, anlatalım, kanun teklifleri verelim, araştırma önergeleri verelim. Asgari ücrete yüzde 20 zammın hedeflendiği yerde ödenemeyen kredi kartına, asgarisi ödenen kredi kartına, bankadan nakit çekilen paraya yüzde 95 faize savaş ilan ediyoruz. Bunu düşürtene kadar Meclis zemininde ve meydanlarda hep beraber mücadele edeceğiz, garibanın sırtından bu keneleri söküp atacağız.

ÇOCUKLAR İÇİN HER SENE AĞUSTOS AYININ 15’İNDE AİLELERİNİN HESABINA 10 BİN LİRA OKULA BAŞLANGIÇ DESTEĞİ VERECEĞİZ

22 milyon çocuğumuz var. Bunların 8,5 milyonu yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Neredeyse 10 çocuğumuzdan 4’ü yoksul ve sonra çıkıp ‘Türkiye Yüzyılı’ diyorlar. Açlık kalan çocukların yüzyılı mı? Genel Merkez’imizde çaycı arkadaşımızın kızı Defne’nin eline bir kağıt vermişler. Diyorlar ki Defne’ye, ‘Sandviç 70 lira, meyve suyu 20 lira, elma 20 lira, fındık, 50 lira, su 15 lira, toplamı 175 lira.’ İkinci sınıftaki Defne’nin Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ‘Okula gelirken bunları getir’ diye eline verilen pusula, 175 liraya bu çantayı dolduruyor. Bunu yapmayalım, verelim Defne’ye, kantinden kendisi alsın. TÜİK’e söylüyorum, enflasyonu ‘Tayyip’i Üzmeyen İstatistik Kurumu’ olarak belirliyorsunuz. Ona göre de zam verilmesini sağlıyorsunuz. Hedef enflasyona gidip daha da aşağısını veriyorlar. Geçen sene tost 45’miş, bu sene 80. Ayran, 10 liradan 20 lira olmuş. Simit, 15 liradan 20 lira olmuş. Şişe su, 10 liradan 15 lira olmuş. Bisküvi, 15 liradan 25 lira olmuş. Kantinin enflasyonu yüzde 68. Okullar bu ayın başında açıldı ve cebinde para olmayan, işi olmayan, asgari ücretle geçinmeye uğraşan insanların, hatta çocuğu işsiz diye toruna emekli maaşıyla harçlık veren insanların muhatap olduğu enflasyon, bu enflasyon. Bu yüzden bu ülkede bir çocuk kantine koşup çift kaşarlı tost yerken, öbürü öbür köşeden bakmasın diye, çocuğun bir tanesi kana kana temiz su içerken, öbürü tuvalet çeşmesine ağzını dayamasın diye, çocuğun birinin gözleri kıpır kıpırken, öbürü önüne bakarak kantinin önünden geçmesin diye bu ülkede bu zalim düzeni değiştirmek, halkın iktidarını kurmak lazım.

Dayanılacak iş değil bunlar ama kimse umutsuzluğa kapılmasın. Çocukları aç bırakan bu iktidarı göndereceğiz. CHP iktidarında her gün, her öğün dört kap sıcak yemekle çocuğun çorbasını, proteinini, tatlısını, meyvesini okuldaki okul yemeğiyle bütün çocuklara ayrımsız ve ücretsiz vereceğiz. Okula başlayan çocuklar için her sene Ağustos ayının 15’inde ailelerinin hesabına bugünkü parayla 10 bin lira okula başlangıç desteği vereceğiz. Bu rakam bazı sendikalarda 23 bin, bazılarında 25 bin lira diye hesaplanıyor.”

Özel, partisinin grup toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD Başkanı Trump ile yaptığı görüşmeye ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Özel, şunları söyledi:

“Erdoğan kendi payına çalıştı, yetmedi. Zenginlere çalıştı, yetmedi. Yandaşlara çalıştı, yetmedi. Kırk Haramiler’e çalıştı, yetmedi. Şimdi Trump’a çalışıyor. Beş dakika görüşebilmek için ne hallere düştük, ben söylemedim. İki ülke arasında ilişkiler bozulsa, liderler çatışsa, çözecek dört tane adam var. Dört insan var. Adam deyip kadın siyasetçilere, kadın görevlilere, bürokratlara haksızlık yapmayalım. İki lider çatışsa, dört kişi çözecek bunu. İki ülkedeki büyükelçiler ve iki ülkenin Dışişleri Bakanlığı. Diplomasi bunların işi. Sen devirirsin, o düşmeden kaldırır. Sen dağıtırsın, o toparlar. Sen bir yanlış yapacaksan, ya yaptırmaz, ya hasarı azaltır, arayı bulur. Bunların mesleği bu. Erdoğan Amerika’ya gidecek; gitmeden Türkiye’deki Büyükelçi Barrack diyor ki, ‘Vallahi Trump çok akıllı. Erdoğan’ı çağırdı. Ona, onda olmayan bir şey verecek. Karşılığında her şeyi alacak. Bu benim aklıma gelmemişti. Trump zeki adam.’ Diyor ki, ‘Çok umutluyum görüşmeden. Ona meşruiyet vereceğim. Onda olmayan bir şeyi. Bak her şeyi alacağım.’ Gelişmiş bir dünyada iki ülke arasındaki görüşmeleri, bu ifadeler en az bir yıl erteler. Bir yıl sürer bu laftan sonra bir araya gelmek. Duymazdan geldi bizimki. Gittiler, indiler Amerika’ya. Bir mikrofon, Fox News soruyor, ‘Ne diyorsunuz İsrail Filistin meselesine?’ diyor. Erdoğan diyor ki ‘Trump çözeceğim demişti bugüne kadar çözemedi.’ Bunu Amerikan Dışişleri Bakanına soruyorlar. Diyor ki, ‘Bu yabancı liderler böyledir. Gelirler, peşimizden koşarlar, beş dakika görüşme için yalvarırlar. Sorunun çözümü Beyaz Saray’dadır, bunu bilirler. Erdoğan da bu hafta görüşecek zaten.’ Ben ana muhalefet lideriyim. İktidar başarısız olursa, eğer bundan millet zarar görmüyorsa sevinirim. Millet zarar görüyorsa, üzülürüm. Ama yurt dışında bu hale düşen Erdoğan da olsa Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı’dır. İnsan hazmedemiyor. Gerçekten utanıyor. Ama bizimkiler buna rağmen gittiler Dışişleri Bakanı ile el sıkıştılar, gülüştüler. Barrack’ın kravatından çekiştirdiler, şakalaştılar. Menemen bardağı gibi orada dizildi üç tane bakan. Trump döndü imzalar atılırken, diyor ki, anaokulu çocuğuna öğretmeni yapmaz, çocuğun kişilik gelişimine zarar verir. ‘Şunlara bak’ diyor. ‘Bunlar çok akıllı ya, keşke bu kadar akıllı olmasalardı.’ Makara yapıyor bizimkilerle. Durdular orada, durdular, oturdular. İmzalar atıldı, defteri imzaladı. Ritüeldir, olur. Sözler verildi, muhabbetler edildi, övgüler dizildi.

ECZANEDE OTURUYOR OLSAYDIM ”EYVAH’ DERDİM

Zaten Trump gibi adam, hiçbir şey bilmesem, ben yatılı okulda yetişmiş, eczacılık tahsil etmiş bir kardeşinizim. Hani hiç bu işlere girmesem, Manisa’da eczanemde otursam, televizyonu açsam. Trump Erdoğan’a bizim Cumhurbaşkanına bu kadar övgü yapıyorsa, ‘Eyvah’ derim ‘Bir şey var.’ Çok geçmeden ortaya çıktı. Bazılarını gitmeden söylemiştim. Hepsi doğrulandı. Ne dedi giderken? ‘Yanımda mıymış, nereden biliyormuş?’ dedi. Sonra hepsi tek tek kanıtlandı. Trump’ın tweeti ile başladı, şimdi hepsi ortaya açıldı. ‘300 Boeing alacak’ dedim, 250 Boeing aldı. Haberler ilk çıktığında Türk Hava Yolları’na sordular. ‘250 – 225 uçak alacağız ama markasına karar vermedik’ diyor. ‘Airbus olur, Boeing olur. Modellerine karar vermedik’ diyor. ‘Henüz karar vermedik’ diyor. Belli ki pazarlık gücünü elinde tutuyor. Bizimki gitti bir anonim şirket adına, bağımsız, borsada işlem gören bir anonim şirket adına uçak siparişini verdi. Yetmedi, normal boru hattıyla gelene göre çok daha pahalıya mal olacak sıvı doğal gaz, LNG paketi için söz verdi. 20 milyar dolar da oradan zarar ettirdi. Yetmedi viskisinden arabasına, cevizinden fıstığına bütün Amerikan mallarından vergileri kaldırdı, gümrükte alınanı. Türkiye’de bu üretimi yapanları perişan etti. Yine, daha gitmeden bir gün önce, Çin mallarına vergi koydu, Trump mallarından vergi düşürdü. Gitti teslim oldu. Bunların karşılığında ne aldı? Ne aldığından önce bir şey daha verdi, onu söyleyeceğim. Çünkü Türk Hava Yolları’nı seviyoruz, 250 Boeing’i belki pazarlık eder, daha iyi alırlardı. Olsun varsın kullanırız. LNG pahalıya alındı ama yakarız, ısınırız. Öbür taraftan gümrük vergisi düşmüş Amerikan malının, Çin’in olmuş. O onların savaşı. Bu tarafı da hallederiz. Ama olacak bir şey var ki, buna asla, hiçbirimiz izin veremeyiz. Dünyada nadir toprak elementleri diye bir gerçeklik var. Ve bu güzel topraklar Allah’a bin şükür üç tarafı denizlerle çevrili, içinden deniz geçen, İstanbul’uyla, Çanakkale’siyle, güzel iklimiyle, balıklarıyla, bitki örtüsüyle, karıyla, güneşiyle, verimli topraklarıyla, güzel insanlarıyla, çalışkan insanlarıyla bu ülkeye her şeyi vermiş, bunu da vermiş. Bazı çalışmalar dünyaya bu elementlere en çok sahip olan rezerv açısından, beşinci ülkenin Türkiye olduğunu gösteriyor. Bakan da öyle söylüyor.

ERDOĞAN KENDİ GELECEĞİ İÇİN ÜLKENİN NADİR ELEMENTLERİNİ SATAMAZ

Bazı çalışmalar, ‘İlk sekizde yokuz, 9-10-11 olabiliriz’ diyor. Yani bu memleketin başına bir kez daha ve oluşundan, doğuşundan 1071’de Malazgirt’ten girip bu ülkeye sahip çıkışımızdan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’le işgalden kurtuluşumuzdan, hepimizin askerde tuttuğu nöbetten, üstünde durduğumuz bu topraklarda bir talih kuşu var. Ama şöyle bir talih kuşu. Bu rezervin yüzde 48’i, bazıları 80 diyor ama net yüzde 48’i kesin Çin’de. Çin kendininkini harcamayıp, dünyadakini bitirmeye çalışıyor. Trump o kadar kanın, gözyaşının arasında bunlar ‘Ukrayna Ukrayna’ derken Ukrayna’ya, ‘Seni kurtaracağım ama nadir elementleri bana vereceksin’ diyor. Bütün hesaplar bunun üzerinde dönüyor. Ve bu elementleri alınca yeşil enerji, cep telefonu, bilgisayar, tablet, yani bizim Türkiye’de üretmeyip parayla aldığımız, parasını ödeyip aldığımız ne varsa, bu elementler kullanılarak üretiliyor, üretilmeye de devam edecek. Her yeni icat bunlara bağlı. Teknoloji bunlar üzerinden ilerliyor. Ve şimdi dünyadaki Çin de, Amerika da bundan iki sene sonra hazır ediyor ya orduyu Çin’e saldırmaya, savaşacaksa da bunun için savaşacak. Birbiriyle barışacaksa da bunun hatırına barışacak. Öyle bir noktadayız. Gitmiş, kapalı kapılar ardında… Benim iddialarımı Bloomberg ilan etti, ne Amerika yalanladı ne de Türkiye. Amerikan kaynakları hepten doğruluyor zaten. Gitmiş bunların pazarlığını etmiş. Bunların en çok olduğu yer Eskişehir’de ve batarya üretimi, akıllı telefon, lazer türbini gibi teknolojiler için çok önemli olan Eskişehir Beylikova‘daki bu madenleri Trump’a veriyor, karşısında meşruiyet alıyor. Bakın bu elementleri toprağın içinde, karışım halinde, başka cevherin içinde alacaklar. 2002 derece sıcaklıkta birini damıtacaklar, 2005 derece sıcaklıkta birini. Teknoloji ellerinde, orada yapacaklar. Bizden bir liraya alacaklar, bunu damıtacaklar, mikron düzeyinde kullanacaklar. Ürettiği cep telefonunu Türkiye’ye satacaklar. Meselenin özü şu: Bir liraya aldığı şey bize bin liraya geri gelecek. Rakam veriyorum. Zaten bütün pazara hakim, reklam olmaz. Apple var ya bu iPhone’ları yapan. Apple’ın ihracatı 391 milyar dolar. Bu nadir elementleri Apple‘a istiyorlar. Türkiye’nin ihracatı; 262 milyar dolar. Geçen sene biri Apple, bir firma, cep telefonu yapıyor, satıyor; 391 milyar dolar. Türkiye’nin ürettiği ne varsa, tarım ürününden tutun sanayi ürününe, aklınıza gelebilecek fabrikalarda üretilen her şeye; Manisa’daki televizyon fabrikasının 180 ülkeye sattığı televizyon ve buzdolabı da bunun içinde, Türkiye’de üretilen işte örneğin TOGG ihraç ediyorsak bu da içinde, her türlü endüstriyel ürün içinde ve 262 milyar dolar. Sırf Apple 391 milyar dolar. Böyle bir farktan bahsediyoruz.

BİZDE O TEKNOLOJİ YOK AMA OLACAK

Şimdi bu altın yumurtlayacak tavuğu, bunu şimdi çıkarır Trump‘a verirsen; işleyecek, seneye sana satacak. Eldeki bitecek, 30 yıl sonra bizim torunlar ağzını açıp bakacak. Buradan bir kar yok. Ama Trump‘ın karı çok. Burada vereceği para ne senin karnını doyurur, ne bizim, ne de cari açığı. Kabataslak bir para veriyorlar. Ama bire bin kazanacak bir iş yapıyorlar. Niye? Bizde o teknoloji yok. Olacak. Bu memleket Kurtuluş Savaşı’ndan çıktığında 100 yıl önce Gazi Mustafa Kemal, Cumhuriyet’i kurduğunda toplu iğne de yoktu. Atın nalına çakacak çivi de yoktu. Ama doğru, dürüst, namuslu çalışıldı, gençlere güvenildi, eğitim seferberliği yapıldı, doğru işler yapıldı, en sonunda Türkiye uçak da vagon da üretebilen, kendine yetebilen bir ülke haline geldi kısa sürede. Bu milletin evlatları 100 yıl sonra biz bir kez daha büyük bir kalkınma hamlesini başlattığımızda bu örümcek kafa Milli Eğitim Bakanlığı’ndan kurtulup yerine dünyayı gören, nasıl çalışılması gerektiğini bilen kadrolar geldiğinde, AR-GE‘ye önem verildiğinde Türkiye bu teknolojilere kavuşacak. Bunlar 20 yıl sonra… Dün bir arkadaş söyledi; ‘maddenin ışınlanması.’ Türkiye’den Avrupa’ya buradan bir madde filmlerde olduğu gibi ışınlanıp oluşacaksa burada da kullanılan teknoloji nadir elementler olacak. Şimdiden altın yumurtlayan tavuğu Trump‘a verip iki yumurtasına razı olmak olmaz. Buradan yalvarıyorum ana muhalefet lideri olarak. Vicdanı olan herkese, aklı olan herkese. Bu ülkenin geleceğini kendi geleceği ile Trump‘a, trampa yapan Erdoğan’a mani olun. Mani olun. Türkiye nadir elementlerle ilgili ayağa kalkmalıdır. Erdoğan kendi geleceği için bu ülkenin nadir elementlerini satamaz, sattırmayız. AK Partililere de çağrımdır, MHP’lilere de çağrımdır. Millete şikayet ediyorum. Nadir elementler Türkiye’nin geleceğidir. Trump’a verilemez. Sahip çıkalım, sattırmayalım, gençlerimizin geleceğini kurtaralım.”

KAYNAK: ANKA

PaylaşPaylaşGönderPaylaşPaylaş
reklam metni reklam metni reklam metni
Önceki İçerik

Putin ve Netanyahu görüşmesi: Gazze Barış Planı ele alındı

Sonraki İçerik

Meteoroloji’den 6 il için sağanak yağış uyarısı

İlgili İçerik

Mansur Yavaş: Hesabını veremeyeceğimiz tek bir işlemimiz yoktur
Siyaset

Mansur Yavaş: Son günlerde panik halindeler

Özgür Özel’den Ferrero’ya tepki: Türkiye’ye artistlik yapıyor
Siyaset

Özgür Özel’den Ferrero’ya tepki: Türkiye’ye artistlik yapıyor

Kamuda sözleşmeliye kadro teklifi yasalaştı
Siyaset

Özel’in de aralarında olduğu 12 milletvekilinin fezlekesi Meclis’te

Özdağ’dan sert tepki: Allah belanızı versin
Siyaset

Ümit Özdağ’dan, Tayfun Kahraman kararına tepki

Özgür Özel, Hikmet Çetin’i hastanede ziyaret etti
Siyaset

Özgür Özel, Hikmet Çetin’i hastanede ziyaret etti

Özgür Özel’den Adalet Bakanı’na ‘Akın Gürlek’ çağrısı, Erdoğan’a ‘dava’ yanıtı
Siyaset

Özgür Özel’den Adalet Bakanı’na ‘Akın Gürlek’ çağrısı, Erdoğan’a ‘dava’ yanıtı

Sonraki İçerik
Meteoroloji uyardı! İstanbul ve 8 ile sağanak yağış geliyor

Meteoroloji'den 6 il için sağanak yağış uyarısı

Gündem

Xi, Çin’in Meizhou kentinde devrimci kültürün korunması ve kırsal canlanma çalışmalarını inceledi

Xi, Çin’in Meizhou kentinde devrimci kültürün korunması ve kırsal canlanma çalışmalarını inceledi

Mansur Yavaş: Hesabını veremeyeceğimiz tek bir işlemimiz yoktur

Mansur Yavaş: Son günlerde panik halindeler

Özgür Özel’den Ferrero’ya tepki: Türkiye’ye artistlik yapıyor

Özgür Özel’den Ferrero’ya tepki: Türkiye’ye artistlik yapıyor

Emekli vatandaş: “Hamallık yapıyoruz, ev taşıyoruz”

Emekli vatandaş: “Hamallık yapıyoruz, ev taşıyoruz”

Parfüm fabrikasında yangın: 6 kişi hayatını kaybetti!

Parfüm fabrikasında yangın: 6 kişi hayatını kaybetti!

Kamuda sözleşmeliye kadro teklifi yasalaştı

Özel’in de aralarında olduğu 12 milletvekilinin fezlekesi Meclis’te

İstanbul alarm veriyor…

İşte İstanbul’da yaşayan 4 kişilik bir ailenin yaşam maliyeti

Özdağ’dan sert tepki: Allah belanızı versin

Ümit Özdağ’dan, Tayfun Kahraman kararına tepki

Özgür Özel, Hikmet Çetin’i hastanede ziyaret etti

Özgür Özel, Hikmet Çetin’i hastanede ziyaret etti

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan terör örgütü PKK’nın teşkes ilanına ilk yorum

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Azerbaycan’a gidiyor

  • İletişim
  • Gizlilik Politikası
Bizi takip edin

© 2020 YÖN Haber | Tüm Hakları Saklıdır

Hiç Sonuç Bulunamadı
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Anasayfa
  • Güncel
  • Ekonomi
  • Siyaset
  • Video
  • Podcast
  • Emek Dünyası
  • Kültür-Sanat
  • Dünya
  • Yerel Yönetimler
  • Sağlık
  • Sürdürülebilirlik
  • Teknoloji
  • Yaşam
  • Spor
  • Medya
  • Asya Gündemi
  • TBMM

© 2020 YÖN Haber | Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Create New Account!

Fill the forms bellow to register

All fields are required. Log In

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist