CHP, bugün Ankara’da aday tanıtım toplantısı yaptı. Ankara Spor Salonu’nda düzenlenen toplantıda, CHP’nin seçim filmleri izletildi, kampanya sloganı olan “İşimiz gücümüz Türkiye” tanıtıldı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, toplantıda yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Bugün 18 Şubat, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılının ilk seçimine 42 gün kaldı. 81 ilden belediye başkan adaylarımızı tanıtmak ve seçim bildirgemizi açıklamak için büyük bir hazırlığın ardından hep birlikte huzurunuzdayız. Bugün bu salonda bulunan arkadaşlarımız, bundan üç buçuk ay önce yine bu salondaydılar. Hep beraber dünyada konuşulan, Türkiye’nin göğsünü kabartan bir parti içi demokrasi örneğiyle büyük bir olgunlukla kurultayımızı gerçekleştirdik. O gün de söylemiştim. Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurultayları görev veren kurultaylardır. 1919 yılında Sivas’ta Cumhuriyet Halk Partisi Sivas Kongresi’ni gerçekleştirdikten sonra Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurucu Genel Başkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk ikinci ilk kuruluşları yapıldığı düşünülen günlerde Cumhuriyet Halk Partisi’nin ilk kurultayının Sivas Kongresi olduğunu ifade etmiş ve o kurultayın Cumhuriyet Halk Partililere önce kurtuluşu sonra da kuruluşu öğütlediğini ifade etmişti. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları Samsun’a çıktılar, Sivas’a gittiler, Erzurum’a gittiler. Türkiye’nin dört bir yanında katıldıkları ve katılmadıkları kongrelerle rıza ürettiler, tartıştılar. Önce kurtuluşu sonra da kuruluşu örgütlediler. Yüzyılın ilk çeyreğinde yirmi beş yıl boyunca Cumhuriyet Halk Partisi yoklukları var etmeyi, açlığı, salgın hastalıkları bitirmeyi, tek adam yönetimiyle, kötü bir yönetimle, tebaa halindeki, yokluk halindeki bir haktan yönetenleri seçecek, özgü Cumhuriyet bireylerini yaratmayı, onların önce karnını doyurmayı, hastalıklara engel olmayı, sonra onlara çalışacakları fabrikalar kurmayı ve en nihayetinde çok kısa sürede Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün deyimiyle on yılda, on beş milyon her yaştan genç yaratarak hem kültür devrimini, hem eğitim devrimini, hem sanayi devrimini ve tüm devrimleri peşi sıra gerçekleştirip bunu seçmenlerine değil bütün bir halka içselleştirip Türkiye’yi tek yumruk halinde bir büyük şahlanışa inandırdılar ve ortak ettiler. Maalesef Cumhuriyet Halk Partisi ilk yüzyılın son çeyreğinde, son yirmi beş yılda iktidardan uzaktı. Türkiye Cumhuriyet Halk Partili iktidardan mahrumdu. Böyle bir sürecin sonunda girdiğimiz ikinci yüzyılda kurultayımız bize bir kez daha Cumhuriyet Halk Partisi’ni sadece üyeleriyle değil sadece Cumhuriyet Halk Partililerle değil, içinde bulunduğumuz şartlar göz önüne getirildiğinde Türkiye’yi yeniden tek yumruk yapacak, Türkiye’yi yeniden kucaklayacak, Türkiye’yi yeniden birlikte bir dirilişe, birlikte bir şahlanışa, tek kişinin bir zümrenin, bir ailenin, bir partinin çıkarlarıyla değil tüm toplumun çıkarlarını önceleyen bir şekilde yönetilebilecek olduğuna inandıracak bir birliktelik için bizleri görevlendirdi. Ben bugün burada iki Sayın Genel Başkanımın huzurunda ve ilk günden bugüne kadar partimize hizmet etmiş bütün genel başkanlarımı, hayatta olmayanları rahmetle, aramızda olmayan iki genel başkanımızı minnetle ve buradaki değerli genel başkanlarımızı şükranla, sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
“BİR PARTİNİN ÖNCEKİ GENEL BAŞKANLARINA VEFA GÖSTERMEK, CUMHURİYET HALK PARTİSİ’Nİ İKTİDAR YAPMAKLA OLUR”
Zaman zaman siyasette vefa tartışmaları oluyor. Elbette hepimiz parti kültürümüz gereğince kendimizden önceki genel başkanlara büyük bir vefa duyuyor ve en yüksek saygıyı gösteriyoruz ama bu salona hatırlatmak istediğim bir şey var. O da bir partinin önceki genel başkanlarına vefa göstermek onlardan alınan emaneti, onların partisini, Cumhuriyet Halk Partisi’ni iktidar yapmakla olur, bunu başaracağız. Bugün huzurunuza en doğru isimlerle çıkmak için çok çalıştık. 11 Parti Meclisi toplantısı yaptık. Neredeyse kurultaydan bugüne kadar her hafta bir Parti Meclisi toplantısı yaptık. Toplamda bin 127 aday belirledik. Belediye başkanlıkları için 100 kadın adayımız, 2019’a göre tam iki katına çıkmış kadın aday sayımız var. Bu Cumhuriyet Halk Partisi için önemli bir adımdır ama asla yeterli değildir. Kadın erkek eşitliğini önceleyen, kadının siyasette eşit temsili için kanun teklifleri veren, kendi tüzüğünde cinsiyet kotası olan bir parti olarak bu adımı, büyük bir adım değil, küçük bir adım olarak görüyoruz, anlamlandırıyoruz. Bundan sonra her kademede kadınların eşit temsili için, bundan sonraki yerel seçimlerde kadınları çok daha fazla sayıda adaylaştırabilmek için Türkiye’nin Cumhuriyetçi, Atatürkçü, ülkesine hizmet etmek isteyen, 81 ildeki, tüm coğrafyadaki Atatürk’ün kadınlarını, kızlarını Cumhuriyet Halk Partisi’nde siyaset yapmaya davet ediyorum. Bu iradenin arkasında Cumhuriyet Halk Partisi’nin genel başkanı olarak bizzat duracağım, söz veriyorum. Bin 127 adayımızdan 196 tanesi genç adayımız, bu konuda da çok önemli, çok büyük bir adım attık. Geçtiğimiz günlerde İzmir’de aday tanıtım toplantısındaydım. Orada İzmir tarihi boyunca 6 kadın belediye başkanımız varken, bugün hepsi seçilecek yerden 9 kadın adayı İzmirlilerin önüne çıkardık. Yine 40 yaş altında 14 belediye başkan adayımızla İzmir’in huzurundaydık. İzmir’de Cumhuriyet Halk Partisi’nde kadın aday sayısı, genç aday sayısı bu konudaki hem talep hem de örgütün motivasyonu çok kıymetliydi. Ben 9 kadın adayımızı, 12 genç adayımızı İzmirlilere emanet edip geldim. Şimdi sizlerden tüm genç adaylarımıza, tüm kadın adaylarımıza sahip çıkmanız ve bundan sonra gençlerin ve kadınların Atatürk’ün istediği, onun gösterdiği yolda ilerleyebilmeleri için hepsini siz değerli örgütümüze emanet ediyorum.
“BENİM GÖNLÜMÜN KAHRAMANLARI, KENDİSİ ADAY OLMADIĞINDA ‘SİZİ ADAY BELİRLEDİLER, BEN ÇALIŞMAYA HAZIRIM’ DİYE TELEFON AÇANLARDIR”
Aday belirleme süreçleri bazı partilerde kapalı kapılar ardında oluyor. Listeler basına geçildiğinde ya da aday tanıtımı yapılırken görülüyor. Oysa Cumhuriyet Halk Partisi’nde hep böyledir ama bu dönem objektif kriterleri ve çok önemli yöntemleri benimsedik ve sürdürdük. Adaylığımızı belirlerken seçmenimizi dinledik. Örgütümüzü dinledik. Aday adaylarımızı dinledik. Sokağın sesine kulak verdik. Kanaat önderleriyle görüştük. Parti Meclisi üyelerimizi ve milletvekillerimizi görevlendirdik. Onların detaylı raporlarını aldık. Üç bin anket, üç bin araştırma yaptırdık ve sonuçta 339 bin tekil anket sonucuyla adaylarımızı belirlenmesi için çok önemli veriler elde ettik. Mevcut belediye başkanlarımız hakkında memnuniyet anketleri, memnuniyet anketlerinin olumlu olması durumunda adaylığa devam sürecini gerçekleştirdik. Ardından aday değişikliği olan yerlerde bir, iki, üç, hatta bazı özel durumlarda beş ankete kadar sahadan veri toplamayı, seçmenin beklentilerini, taleplerini okumayı tercih ettik. Ve sonunda burada karşımızda adaylarımız var. Aday adayı olup da 16 bin başvurudan, 3 bin 500’ün üzerindeki doğrudan belediye başkan adaylığı içindi. Adaylaşamayanlar oldu. Son günlerde bazı televizyonlarda gazetelerin kiminin manşetinde, kiminin eteğinde, kiminin ilk sayfasında üç, beş, on memnuniyetsiz arkadaşımızın partiden ayrıldığını ya da başka taraflardan aday olmak istediklerini, eleştirilen açıklamalar görüyoruz. Hepsine sonuna kadar saygı duyuyorum. Hiç kötü bir söz söylemeyeceğim. Ama hesap mesele, esas konuşulması gereken benim gönlümde manşette olan, benim gönlümde altyazılardan geçen, benim gönlümün kahramanları, kendisi aday olmadığı günün ertesi sabahı adaya telefon açıp, ‘Çok istedim olmadı, sizi belirlediler. Ben çalışmaya hazırım’ dediğinde daha adayın kahvaltısını yapmadığı, saat sekizde aday adayı arkadaşının telefonuyla güne başlayanlar var. Kendisi için giydirdiği aracı aday olan arkadaşına teklif edenler var. Kampanyanın koordinasyonunu üstlenenler var. Kampanya için kendisine ayırdığı bütçeyi ilçe başkanına teslim edenler var. Yani üç kişi, beş kişi partiyi tartıştırıyor ama partililiğini kimseye tartıştırmayan, adayımızın arkasında duran, partinin başarısını kendi başarısını sayanlar var.
Şimdi birazdan adaylarımızı ayrı ayrı tanıtacağız. Ekrana yansıyacak. Bol bol alkışlayacağız. Adaylar burada alkışlanacak. İllerinde alkışlanacaklar, otobüsün üstünde alkışlanacaklar, platformlarda alkışlanacaklar. Köylerde kahvelerde alkışlanacaklar. Töreninde alkışlanacaklar. Açılış yapıp alkışlanacaklar. Ama şimdi kimse alkışlamasın, sadece başkan adaylarımızdan tüm aday adaylarımıza kuvvetli bir alkış istiyorum. Bu alkış kahraman Cumhuriyet Halk Partilileredir. Bu alkış kendini değil, partisini düşünenleredir. Bu halkın Kendini Recep Tayyip Erdoğan’a teslim etmek istemeyenleridir. Bu alkış, Cumhur İttifakı değil, Türkiye ittifakı diyenlerindir. Bu alkış gerçek cumhuriyetçilere, demokratlara, Atatürkçüleredir. Bu alkış Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında Cumhuriyet Halk Partisi’ni iktidar yapmayı her şeyden çok isteyen aday adaylarımızadır. İyi ki varsınız. Hepinizi çok seviyoruz. Hepinizi yürekten alkışlıyoruz.
“KAZANMAK ZORUNDAYIZ ÇÜNKÜ İLİÇ’TE TOPRAK ALTINDA YAKINLARINI BEKLEYENLERE BORCUMUZ VAR”
Niye kazanmak zorundayız? Çünkü bizim akşam evini ekmek götüremeyenlere borcumuz var. Çünkü bizim ülkeyi terk etmeyi düşünen, bavullarını kafasında toplamış ‘Gitmek istiyorum’ diyen güzelim gençlerimize borcumuz var. Çünkü bizim mavi, beyaz, gri yakalı emekçilerimize borçlarımız var. Çünkü bizim bundan sonraki süreçte bu ülkede yaşamanın nasıl olacağını endişeyle bekleyen, kaygı duyanlara borcumuz var. İliç’te toprak altında yakınlarını bekleyenlere borcumuz var. Atanamayan öğretmenlere, taşeron işçilere, on bin liraya geçim mücadelesi veren emekliye, açlık sınırında yaşayan emekçilere borcumuz var. Bizim bu ülke için toprağa düşen şehitlerimize, açta açıkta bırakılan depremzedelere -Atatürk emanet etmiştir ki kimsesizlerin kimsesiz- hepsine birden borcumuz var. Bunun için çalışmak ve iktidar olmak zorundayız. Biz Cumhuriyet Halk Partisi’yiz. Bu topraklara sosyal belediyecilik anlayışını getiren bu topraklara sosyal devlet anlayışını taşıyan, sosyal demokrasiyi getiren partiyiz. Bir büyük mirasın sahibiyiz. Türkiye’de yerel yönetimler tarafından ilk kez yapılan pek çok uygulamayı hayata geçiren partiyiz. Kentsel dönüşüm, toplu konut, metro, metrobüs, hafif raylı sistem, biyolojik artıma ve daha pek çok projenin ve bu projelerin hayata geçirenlerin mirasçılarıyız. Biz belediyeciliği İstanbul’da ilk tercihli yol uygulamasını hayata geçiren Aytekin Kotillerden, 1992 ilk yılında doğal gaz projesini yapan Nurettin Sözenlerden, Halk Ekmek Fabrikası’nı kuran Ahmet İsvanlardan bugün aramızda bulunan bir yerel yönetim efsanesi olan önceki Genel başkanımız Murat Karayalçın’ın ilk metro temeli atmasından, metrolardan tramvaylara, üretim merkezlerinden öğrenci yurtlarına, kooperatiflerden kreşlere Türkiye’yi sosyal belediyecilik örnekleriyle tanıştıran Vedat Dalokaylardan, Celal Altınaylara Yüksel Çakmurlardan Ali Dilçerlere, Ahmet Piriştinalardan Anadolu’da bozkırın ortasında bir cennet yaratan Yılmaz Büyükerşenlerden öğrendik. Bu iktidar, ülkeyi 25 yıl boyunca ülkeyi kötü yönetti. Şehirlerimizin tarihi dokularını tahrip etti. Şehirlerimizi düzensizliğe, karmaşaya, kötü yapılaşmaya teslim etti. Doğal afetlere karşı dirençsiz hale getirildik. Şehirlerimiz depremlerde yıkılan, sellerde boğulan, yangınlarda korunamayan güvensiz ortamlara dönüştü. Belediyeler yıllarca toplumun tamamının değil, belli çıkar gruplarının faydalandığı kurumlar haline getirildi. Ankara’nın nasıl parsel parsel satıldığını, İstanbul’a nasıl ihanet edildiğini şehirlerimize bu kötülükleri yapanların bizzat kendi ağızlarından dinledik.
“5 YILIN SONUNDA GÖRDÜĞÜMÜZ ŞUDUR: MİLLETİN PARASINI, MİLLET İÇİN HARCADIK”
Biz 2019 seçimlerine sosyal demokrat belediyeciliğin mirasıyla, şehirlerimizdeki kötü yönetimlere son vermek için girdik. Ve hep birlikte çok önemli bir başarı elde ettik. İstanbul’u, Ankara’yı, Adana’yı, Mersin’i hep birlikte kazandık. Beş yılın sonunda daha net görüyoruz ki bu hepimize iyi geldi, şehirlere iyi geldi. Türkiye’ye iyi geldi. Belediyelerde yaptığımız en önemli hizmet şudur: Milletin parasını, milleti için harcadık. Biz milletin parasını millete yönlendirdik. İsraf etmedik, tasarruf ettik. Doğal afetlerde, yangınlarda, sellerde, depremlerde tüm belediyelerimizin gücüyle vatandaşlarımızın yanında durduk, dayanışmayı örgütledik. Pandemide iktidarın vatandaşı beş maskeye muhtaç ettiği bir dönemde hükümetin veremediği hizmetleri halkımıza ulaştırdık. Belediyelerimizin bağış hesaplarına bile el koyan iktidarın çıkardığı tüm engelleri halkımızla birlikte aştık. Su borcunu ödemeyen 1 milyon 173 bin abonenin suyunu partimizin aldığı kararla kesmedik, bu borçları önce erteledik, sonra çok önemli bir kısmını affettik. Belediyelerimize ait on binlerce iş yerinin kirasını almadık. Önce erteledik, daha sonra affettik. İhtiyaç sahiplerine gıda kolisinden sıcak yemeğe, hijyen setlerinden, maske ve dezenfektan ürünlerine kadar her türlü hizmeti belediye başkanlarımız ve kahraman ekipleri tarafından ulaştırıldı. Askıda fatura ve veresiye defteri gibi uygulamalarla dayanışmayı örgütledik. Vatandaşın sokağa çıkamadığı günleri fırsata çevirdik. O günlerde kimilerimiz canıyla uğraşıyordu. Kimilerimiz hastalarını yaşatmak için kendi canlarını ortaya koyuyordu. Çoğumuz korku ve endişe içinde bekliyorduk. Adalet ve Kalkınma Partili belediyeler hazırlıksızlığın koordinasyonsuzluğu, paniğe halindeydiler. Cumhuriyet Halk Partisi’nin belediye başkanları organize olarak hızla sokağa çıkılmayan günleri gelecekteki halk sağlığı problemlerini önlemek için bir fırsat olarak gördüler. Kilometrelerce, on binlerce metre atık su borularını değiştirdiler. Asbestli boruları değiştirdiler. İstanbul’da her selde viyadüklerde insanların can vermesine sebebiyet veren plansız altyapı eksikliklerine karşı büyük bir mücadele başladı. Şimdi görüyorsunuz. Yağmur yağıyor. Üsküdar Meydanı eskisi gibi denize dönüşmüyor, bir damla su taşkın yok. Şimdi görüyorsunuz pandemiden beri İstanbul’da hiçbir viyadüğün içinde arabalar yüzmüyor. Şimdi görüyorsunuz, Ankara’da, tüm büyük şehirlerimizde pandemi sırasında yapılan altyapı yatırımları insanların görünmeyen bir şekilde hayatlarını kurtarıyor. Hepimizin hayat seviyesini arttırıyor. Herkes korku ve panik içindeyken sakin kalan, yoksula sahip çıkan, o gün eli tutulması gerekenin elini tutan, karnı doyurulması gerekenin karnını doyuran, yanlarında olan ve şehirlerimizi geleceğe hazırlayan kahraman belediye başkanlarımıza, çalışkan belediye başkanlarımıza bir kez daha sizlerin huzurunda teşekkür ediyoruz.
“TÜRKİYE’DE HERKES BELEDİYE BAŞKAN ADAYLARIMIZA OY VEREREK, KENDİSİNİN YAŞAMAK İSTEDİĞİ O CHPLİ BELEDİYEYİ KENDİNE GETİREBİLİR”
Tüm araştırmalarda en yaşanılabilir kentler Cumhuriyet Halk Partili kentler, Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanlarının yönettiği kentler. Öğrencilerin üniversite sınavlarında tercih ettiği kentlerin en başında yüzde 85 oranıyla CHP’li belediye başkanlarının olduğu kentler geliyor. İnsanlarımız CHP’li belediyelerin olduğu kentlerde yaşamaktan keyif alıyor. Yaşamayanlar ise buralarda bir hayat kurabilmenin hayalini kuruyorlar. Tatile bizim kentlere geliniyor. Göç için CHP’li belediyeler göç alıyor. Göçü AK Parti’nin Cumhur İttifakı’nın belediyeleri veriyor. CHP’li belediye başkanına oy vermek demek aslında hem geçmişi ödüllendirmek hem geleceğe umutla bakmak demek. Türkiye’deki herkesi CHP’li belediyelerde ağırlayamayız. Ama Türkiye’deki herkes Cumhuriyet Halk Partisi’nin belediye başkan adaylarına oy vererek bugün hayranlıkla uzaktan izlediği, tatile gitmek istediği, evladının üniversitede okumasını istediği, kendisinin yaşamak istediği o CHP’li belediyeleri kendi kendine getirebilir. O yüzden çağrım buradan bütün Türkiye’yedir. Çağrımız Bursa’yadır, Denizli’yedir, Balıkesir’edir, Manisa’yadır. Çağrımız Uşak’a, Samsun’a, Malatya’yadır, Tokat’adır. Tunceli’yedir. Çağrımız Türkiye’nin dört bir yanındaki Cumhuriyet Halk Partisi belediyelerinden mahrum vatandaşlarımızadır. 31 Mart’ta oy atın, halkçı, çalışkan, sizi gözetecek belediye başkanlarını iktidara getirin. Biz onlara inanıyoruz, onlara güveniyoruz.
“KARŞIMIZDAKİ DEPREMZEDEYİ VERDİĞİ OYDAN DOLAYI CEZALANDIRACAK, ŞANTAJ YAPABİLECEK BİR TAŞ KALPLİLİĞE BAĞLI”
Bir yola çıkıyoruz. Ehliyetli ve liyakatli, kadının gücünün, gençliğin enerjisinin hakim olduğu kadrolarımızda şehirlerimizi afetlere karşı dirençli hale getirmek için daha fazla sosyal yardımı, daha adil ulaştırmak için, esnafımızın sırtındaki yükü azaltmak, gençlerimize yeni sosyal alanlar sunmak için daha fazla kreş, daha fazla yurt yapabilmek için, belediyeleri halkın söz sahibi olduğu kurumlar haline getirmek için güvenli ve özgür şehirleri inşa etmek için yeni bir yola çıkıyoruz. Daha güçlü, daha zengin bir Türkiye için yola çıkıyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi belediyeleri kaynaklarını halktan yana kullanacak. Kaynakları, mesleği olmayan gençler için, geliri olmayan ev kadınları için, karnını doyuramayan çocuklar, başını sokacak yurt bulamayan öğrenciler ve yaşam mücadelesi veren emekliler için kaynakları kullanacaklar. Kullanmaya devam edecekler. Şehirlerimizi kadınlar, gençler, yaşlılar, emekliler ve çocuklar için yaşanması zor olmayan, rahat ve huzurlu yerler haline getireceğiz. Şehirlerimizde bir yerden bir yere gitmeyi, caddelerinde, sokaklarında güvenli ve huzurlu bir şekilde dolaşabilmeyi olanaklı kılacağız. Bu iktidar 2002 yılında geldiğinde 3 bin 225 belediye vardı Türkiye’de. 2014 yılında yaptığı değişikliklerle Büyükşehir Yasası’yla ve belli nüfusun altındaki belde belediyelerini kapatarak bu sayıyı 3 bin 225’ten bin 393’e düşürdü. Binlerce belediye kapandı. Bu durum belediye hizmetlerinin vatandaştan uzaktan uzaklaşmasına neden oldu. Gelişmiş ülkeler belediye sayılarını artırmak ile övünürken, bizimkiler azaltmakla övündüler. Örneğin nüfusu bize yakın olan Almanya’da 11 binin üzerinde belediye var. Biz nüfusu bizden düşük olan Fransa’da 36 bin 700 belediye var. Avrupa’da kişi başına düşen belediye sayısı, belediye başına düşen kişi sayısı 10 bin ya da daha altındayken biz de bu rakam 60 bin sayısına ulaşmış durumda. Recep Tayyip Erdoğan 2014 yılında bu değişikliği yaparken bir sonraki adım olarak kendisinin büyükşehir belediye başkanlarının sadece seçilmesini, geriye kalan tüm ilçe belediyelerinin azalmasını planlıyordu. Geldiğimiz noktada bakıldığında bütün yetkileri merkezileştirerek ve kendinden olmayan belediye başkanlarını yok sayarak, Hatay’da bile Hataylıların depremzedelerin gözlerinin içine bakarak bu tehdidi, bu şantajı ifade etmekten çekinmedi. Ve açıkça, netçe şunu söyledi: ‘Hatay mağdur oldu, mahsun oldu çünkü belediyesi bizde değildi’ dedi. Bu söze siyaseten verecek bir cevap bulamadım. Bu söze söyleyecek söz bulamadım. Çünkü karşımızdaki depremzedeyi geçmişte verdiği oydan dolayı cezalandıracak, gelecekte vereceği oya göre şantaj yapabilecek bir taş kalpliliğe bağlıydı. Onun kalbinde taş var, onun kalbinde vicdan yok, onun kalbinde insaf yok. Ancak onun karşısında Hatay’ı da Türkiye’yi de çok seven Cumhuriyet Halk Partililer var. Bunu öğrenecek. Vatandaşlarımıza özellikle şunu ifade etmek isterim: Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak ‘Oyu bize verin’ diyoruz. Ama bize vermeyeni cezalandırmakla asla tehdit etmiyoruz. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bize oy veren oylarını alıyoruz. Ama asla ve asla oy vermeyenlere hizmet etmeyip hizmette bir ayrıcalık yapmıyoruz. Çünkü biz belediyecilik hizmetinin bir kamu hizmeti olduğunun ve bu hizmeti yapmanın Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin vatan borcu olduğunun farkındayız.
Bizim bir seçim bildirgemiz var. Seçim bildirgemiz, kalkınma, refah ve dayanışma belediyeciliğini önceleyen üç bölümden on beş alt başlıktan ve 105 sayfadan oluşan etkili bir bildirge. Bu bildirgeyi basıp burada dağıtsaydık 14 ağaç kesecektik. Eğer basıp bütün üyelerimize yollasaydık 2 bin 157 ağaç kesilecekti. Bildirgeyi partimize oy verenlere ulaştırmaya kalksak 20 bin, bütün seçmenlere yollamaya çalışsak 80 bin ağacın hayatına mal olacaktı. O yüzden bildirgeyi basıp dağıtıma alışkanlığından vazgeçip, bütün siyasi partileri de buna davet ederek bildirgemizi internet sitemizden, ekrana yansıyan isimizgucumuz.net ve isimizgucumuz.info sitelerinden takip etmenizi, incelemenizi sizlerden istirham ediyoruz. Kampanyamızın ana sloganı: ‘İşimiz gücümüz Türkiye.’ Bu slogan Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanlarımız tarafından kendi şehirlerinde kendi kentlerinde ‘İşimiz gücümüz Ankara’, ‘İşimiz gücümüz Malatya’, ‘İşimiz gücümüz Trabzon’; kendi ilçelerinde ‘İşimiz gücümüz Kadıköy’, ‘İşimiz gücümüz Yenişehir’, ‘İşimiz gücümüz Çankaya’ olarak kullanılacak. Bu sloganla ilgili son günlerde önemli bir gündem var: Diyorlar ki bu sloganı bir parti diyor, üç hafta önce bir adayımız kullandı. Bir partili diyor, on gün önce billboard giydirdik. Tabi bu önemli bir hazırlık ama şimdi o arkadaşlara şu çağrıyı yapıyorum. Hemen bilgisayarları başına geçsinler ve ‘İşimiz gücümüz Bursa’ya bir baksınlar, ‘İşimiz gücümüz Denizli’ sitesine, ‘İşimiz gücümüz Sivas’ sitesine baksınlar. Bu isimlerin başvuru hakları bundan iki ay önce kampanyanın başladığı günde yapıldı ve alındı. Slogan güzel… Sloganı diğer partilerin adaylarının da kampanya sürecinde benimsediklerini görüyoruz ama şunu biliyoruz. 9 Ocak tarihinde başvurusunu yaptığımız, domain isimlerini aldığımız, tescillerini yaptığımız bu sloganımızı beğenenler varsa o beğenen arkadaşlara, ‘İşimiz gücümüz Türkiye’ diyen Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurumsallığına saygı duymalarını bekliyoruz.
“CUMHURİYET HALK PARTİSİ’NİN BELEDİYECİLİK HİZMETLERİNİ DÜZENLİ OLARAK ÖLÇECEĞİZ”
Çok değerli vatandaşlarımız önümüzdeki günlerde önümüzdeki günlerde sandık başına gideceksiniz. 31 Mart’ta belediye başkanlarını seçeceksiniz. Şüphe yok, gönül öyle ister ama hepsi seçimi kazanmayacak bizim aday adaylarımızın. Ama çok sayıda aday adayımız bundan sonra hizmet ederken Cumhuriyet Halk Partisi’nde çok yeni bir mekanizma tarafından iyi hizmetlerde ortaklaştırılacaklar. Yani yeni belediye başkanları Amerika’yı baştan keşfetmeyecek. Elimizdeki hazır projeler Cumhuriyet Halk Partisi Projeler Ofisi tarafından yeni belediye başkanlarımıza derhal sunulacak. İyi örneklerle ortaklaşacağız. Aynı hizmeti farklı farklı yapıyorsak onun bir standardını sağlayacağız. Bunun devamında Cumhuriyet Halk Partisi’nin yaptığı, verdiği belediyecilik hizmetini düzenli olarak ölçme ve değerlendirme yapacağız. Başkanlarımıza tek tip, her birinin ayrı ayrı yaptırdığı memnuniyet anketleriyle değil. Tek tip bir memnuniyet anketini üç ayda bir ulaştıracağız. Kendi karnelerini, eksiklerini fazlalarını, güçlü zayıf yönlerini, eleştirilen taraflarını o karnede görüp ona göre ilerleyecekler. Beş yılın sonu geldiğinde, hepsinin bildiği mutabık objektif kriterlerle artık aday olup olmayacaklarını bilecekler. Bundan sonra Cumhuriyet Halk Partisi’nin belediye başkanı devam edip etmeyeceğini üç ayda bir aldığı karnede görecek. Değişecekse yeni gelen seçmenin talep itirazlarını görecek. Ve bundan sonraki süreçte Cumhuriyet Halk Partisi’nin Yerel Yönetimler Koordinasyon Birimi olacak. Bu birinin başında daha önce de bahsetmiştim. Hepimizin çok sevdiği, çok güvendiği bir şey olacak. Onu biz seviyoruz ama en çok eski öğrencileri seviyor. Önceden yetiştirdiği altı tane basın yayın öğrencisinin onun için hazırladığı bir sürpriz var. Onu hep beraber izleyelim.”
Programda gösterilen videonun ardından Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’i sahneye davet eden Özel, şöyle devam etti:
“Böyle bir kent yarattığı için Cumhuriyet Halk Partili sosyal demokrat belediyeciliğin ne olduğunu gösterdiği için sadece bir şehre hizmet etmek değil bir ülkeye yerel yönetim anlamında vizyon kattığı için ve arkasında bu hizmetleri aynen arttırarak devam ettirebilecek kadroları hazırlayıp, yetiştirip, şehri onlara emanet ettiği için ve 31 Mart’ta seçilecek bütün belediye başkanlarımıza, ‘hocalık’ yapacağı için ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu hizmetlerinin tüm Türkiye’ye taşınmasına yapacağı yeni katkılarla en gencimizin, hepiniz adına ellerinden öpüyorum.”