EMO İstanbul Şube YK Başkan Yardımcısı ve İSKİ Bilgi İşlem Dairesi Başkanı Tayfun İşbilen, “Yapay zeka teknoloji devletinin elinde mi, halkın hizmetinde mi?” başlıklı yazısında; “Yapay zekâ (YZ), hayatımızın her alanına nüfuz eden, dönüştürücü bir teknoloji olarak karşımızda. Sağlıktan eğitime, üretimden hizmet sektörüne kadar sunduğu fırsatlar, toplumsal refahı artırma potansiyeli taşıyor. Ancak bu potansiyelin adil bir şekilde dağılıp dağılmadığı önemli bir soru olarak karşımıza çıkıyor.” dedi.
İşte yazının tamamı:
Yapay zekâ dünyayı dönüştürüyor ama kimin için? Tech Giant’lar devasa kârlar elde ederken, toplum bu
dönüşümden ne kadar faydalanıyor? Sosyal demokrat ve kamucu bir perspektiften, yapay zekanın herkes için adil
ve erişilebilir olması için neler yapılabilir?
Yapay zekâ (YZ), hayatımızın her alanına nüfuz eden, dönüştürücü bir teknoloji olarak karşımızda. Sağlıktan eğitime, üretimden hizmet sektörüne kadar sunduğu fırsatlar, toplumsal refahı artırma potansiyeli taşıyor.
Ancak bu potansiyelin adil bir şekilde dağılıp dağılmadığı önemli bir soru olarak karşımıza çıkıyor. Trilyon dolarlık bir endüstri haline gelen yapay zekâ, küresel teknoloji devlerinin elinde mi kalmalı, yoksa toplumun geniş kesimlerine fayda sağlayacak şekilde mi yönlen dirilmelidir?
TEKNOLOJİ HARİKA AMA KİME HARİKA?
Tarih boyunca bilimsel ve coğrafi keşifler, insanlığı hep ileri taşıyan lokomotifler oldu. Teknoloji de bu bilimsel keşiflerin en önemli motorlarından biri olarak hayatımıza girdi. Teknolojinin hayatımızı kolaylaştırmak ve yaşam standartlarımızı yükseltmek açısından inanılmaz fırsatlar sunduğu açık. Ancak işin bir de diğer yüzü var. Teknoloji, aynı zamanda egemen sınıfların güçlerini korumak ve üretilen zenginlikten en büyük payı almak için kullandıkları bir araç haline gelebiliyor. İlk sanayi fabrikalarında kol emeğiyle çalışan işçilerin makineler yüzünden işsiz kalması ya da düşük maaşlara çalışmaya zorlanması buna açık bir örnektir. Bu açıdan bakıldığında teknoloji, aslında toplumun hangi kesimlerinin fayda sağlayacağını belirleyen bir tür “sınıf mücadelesi alanıdır.
Günümüzde teknoloji devleri (Tech Giant’lar) olan Google, Microsoft, Amazon, Meta ve Apple, yapay zeka
ekosistemini büyük ölçüde kontrol ediyor. Bu şirketler, büyük veri havuzlarını kullanarak gelişmiş yapay zekâ
modelleri oluşturuyor ve teknolojinin yönünü belirliyor.
Ancak bu yapı, teknolojinin geniş toplum kesimlerine eşit şekilde yayılmasını engelliyor. Oysaki yapay zekanın
sadece dev şirketlerin kârını artıran bir araç olmaktan çıkıp toplumsal faydayı önceliklendiren bir hale gelmesi
için güçlü kamusal politikalar gerekiyor. Bunun için ise yapay zeka politikalarının sadece birkaç şirketin
değil, toplumun ortak faydasına hizmet edecek şekilde tasarlanması gerekiyor.
DOST MU DÜŞMAN MI?
Yapay zekâ hastalıkları teşhis ediyor, kişiselleştirilmiş eğitim sağlıyor, hatta günlük hayatımızı kolaylaştırıyor. Ancak aynı zamanda işsizliği artırma, veri gizliliğini tehdit etme ve sosyal eşitsizlikleri derinleştirme riski taşıyor. Büyük teknoloji şirketleri kullanıcı verilerini büyük ölçekte toplarken, bu veriler reklam hedeflemesi, siyasi manipülasyon ve gözetim için kullanılabiliyor. Ayrıca YZ algoritmaları, eğitildikleri verilerdeki önyargıları yansıtarak ayrımcılığı yeniden üretebiliyor. Yapay zekâ sistemleri, veriye dayalı olarak çalıştığı için, eğitildikleri veri setlerindeki önyargıları da yansıtabilir.
Örneğin, ABD’de polis algoritmalarının suçluluk tahmininde Afro-Amerikalıları daha sık hedef aldığı görülüyor. Bu tür önyargılarla mücadele etmek için YZ’nin şeffaf ve demokratik bir şekilde geliştirilmesi şart. Kamucu bir yaklaşımla, algoritmaların bağımsız denetimlere tabi tutulması ve toplumun geniş kesimlerinin bu süreçlere katılımının sağlanması bu açıdan çok önemli.
Teknoloji devlerine karşı kamusal alternatifler geliştirilmeli. Teknolojiye erişim, dünya genelinde büyük farklılıklar gösteriyor. Afrika’da internete dahi zor ulaşılabilirken, ABD’de robotlar pizza teslim ediyor. Bu durum dünya genelinde hem ülkeler arasında hem de sınıflar arasında adaletsizliği daha da artıran bir unsur. Bu noktada bizler, yani sosyal demokrat perspektiften bakanlar kamucu
bir yaklaşım ile yapay zekanın toplumun ortak malı olması gerektiğini savunmalıyız. Örneğin, YZ tabanlı eğitim sistemleri herkes için ücretsiz ve erişilebilir hale getirilmeli, sağlık sistemleri YZ ile daha verimli ve erişilebilir kılınmalı. Bu noktada, kamu politikalarının ve düzenleyici kurumların devreye girerek teknoloji devlerinin tekelini kırması gerekiyor. Otomasyon ve yapay zekâ, birçok mesleği ortadan kaldırma potansiyeline sahip. Bu durum, toplumsal eşitsizlikleri daha da derinleştirebilir. Bu dönüşümü yönetmek için işgücünün yeniden eğitilmesi, yeni istihdam alanlarının yaratılmasını ve evrensel temel gelir gibi uygulamaların değerlendirilmesi gerekir.
NE YAPMALIYIZ?
Teknoloji devlerinin tekelini kırmak için sosyal demokrat politikalar geliştirmeliyiz. Bu amaçla; Kamu destekli açık kaynak yapay zeka projeleri, küçük girişimlerin ve akademik kurumların inovasyon yapması teşvik edilmeli.
Büyük teknoloji şirketlerinin YZ gelirlerinden adil bir şekilde vergilendirilmesi ve bu kaynakların toplumsal fayda için kullanılması sağlanmalı. Çalışanların ve STK’ların kontrolünde olan YZ tabanlı kooperatif girişimleri desteklenmeli
YZ için gerekli olan büyük veri setlerinin, özel şirketlerin değil kamunun yönetiminde olması ve toplum yararına kullanılması gerekir.
İYİLİK DÜĞMESİNE BASMAMIZ LAZIM
Yapay zekâ da teknolojinin insanlığa kazandırdığı bütün araçlar gibi, toplumsal refahı ve gelişmişliği artırma potansiyeline sahip güçlü bir araç. Ancak bu potansiyeli gerçekleştirmek, fırsat eşitliğini gözeten, kamu yararını önceleyen ve demokratik kontrol mekanizmalarını güçlendiren politikalarla mümkündür. Teknoloji, sadece bir avuç insanın hayatını kolaylaştırmak yerine, tüm toplumun faydasına hizmet eden bir güç haline getirildiğinde gerçekten ilerleme kaydedilmiş olacaktır. Bu dönüşüm için robotların “iyilik” düğmesine hep birlikte basmamız gerekiyor.
KAYNAK: EMO DERGİ