Göteborg Üniversitesi’nde tıp profesörü olan çalışma yazarı Annika Rosengren, “Aşırı stresli insanlar arasında yüksek kardiyovasküler hastalık riskine neyin neden olduğu tam olarak bilinmiyor. Ancak vücutta ateroskleroz ve kan pıhtılaşması gibi birçok farklı süreç stresten etkilenebilir” dedi.
Diğer taraftan JAMA Network Open adlı bilimsel dergide yayımlanan yeni araştırma, Prospective Urban Rural Epidemiology (PURE) çalışmasından alınan Ocak 2003 ile Mart 2021 arasında toplanan verilere dayanıyor. PURE’un 200 binden fazla katılımcısı bulunuyor, ancak yeni araştırma, herhangi bir kardiyovasküler hastalık öyküsü olmayan 118 bin 706 kişiye odaklandı.
Çalışmada incelen katılımcılar ise dördü yüksek gelirli (Kanada, İsveç ve Birleşik Arap Emirlikleri dahil), 12’si orta gelirli ülke (Brezilya, Polonya, Güney Afrika dahil) ve beşi düşük gelirli ülke (Hindistan, Pakistan, Zimbabwe) vatandaşlarından oluşuyordu. Hem erkek hem de kadın katılımcılar, çalışma başladığında ortalama 50 yaşındaydı ve yaşları 35 ile 70 arasında değişiyordu.
Sonuçlarda, katılımcıların yüzde 7.3’ünün şiddetli strese maruz kaldığı, yüzde 18.4’ünün orta düzeyde strese maruz kaldığı, yüzde 29.4’ünün düşük strese maruz kaldığı ve yüzde 44’ünün hiç strese maruz kalmadığı belirlendi.
Öte yandan katılımcılar Mart 2021’e kadar takip edildi, bu da araştırmanın ortalama takip süresinin 10 yıl olduğu anlamına geliyor. Bu süre zarfında, miyokard enfarktüsü, felç veya kalp yetmezliği şeklinde 5 bin 934 kardiyovasküler olay kaydedildi.