Ekonomik krizin nedenleri ve çözüm yolları ile ilgili ekonomistlerin, siyasetçilerin, gazetecilerin tartışmaları sürüyor.
Sözcü Gazetesi Yazarı Soner Yalçın, “Bu ne acayip bilmece” başlığı ile yayınlanan bugünkü köşe yazısında, “Türkiye’deki dolar çılgınlığını “AKP/Erdoğan” demeden küresel boyutu ile değerlendiren kaç iktisatçımız kaldı?” diye sorarak “Kimi günlük siyasete yenik düştü, kimi tv’de reyting- sosyal medyada tık peşinde!” dedi.
“Prof. Yalçın Küçük’ü hasretle arıyorum…” diyen Soner Yalçın’ın yazısı şöyle:
Çoğu gibi para politikasını/ faiz kararını yazacak değilim; ekonomi politiğin salt buraya sıkıştırılmasına karşıyım…
Size bilmecem var:
Hangi ülkede, enflasyon son kırk yılın en yüksek oranına ulaştı?
Hangi ülkede, petrol fiyatları yüzde 6.1 artarken, ikinci el araba, kira ve gıda fiyatlarında artışlar kaydedildi?
Hangi ülkede, Merkez Bankası, -enflasyonu önlemek için yaptığı- sıkı faiz politikası ağır eleştirilere konu oluyor?
Hangi ülkede, Merkez Bankası Başkanı, artık alay edilir hale geldi?
Hangi ülkede, iktisatçılar, Merkez Bankası’na “faizi artır” diye baskı yapıyor?
Hangi ülkede, Devlet Başkanı “uyguladıkları ekonomik yapısal programdan taviz vermeyeceklerini” açıkladı?
Var mı cevabınız?
Evet bildiniz, ABD!
Evet bildiniz, Amerikan Merkez Bankası/ FED!
Evet bildiniz, FED Başkanı Jerome Powell!
Evet bildiniz, Amerikan Başkanı Joe Biden!
Dünyanın en büyük ekonomilerinden ABD’de bunlar yaşanıyor.
Türkiye’ye ne kadar benziyor değil mi? Öyle ki:
Amerika’da son yıllarda FED’in (14-15 Aralık 2021 gibi) her toplantısının sonucu geniş topluluklarca merakla beklenir oldu. “Faizi sabit tuttuk” açıklamasını bizim tv’ler bile canlı yayınladı!
Peki, ABD ile Türkiye bu derece benzerken, ülkemizde dolar değer kazanırken TL nasıl itibarsızlaştırılıyor?
Yanıtınız var mı?
ABARTMA- KÜÇÜLTME
Prof. Yalçın Küçük’ü hasretle arıyorum…
Aziz Nesin’in “Büyük Grev” eserini solcular ağır eleştirince, “Bir Öykünün Ekonomi Politiği” başlıklı eşsiz değerlendirme yazdı:
-“Sahte ekonomi kitaplarıyla kafaları bozulmamış olanların, ekonomi politiği anlamak için ‘kitap kurdu’ olmak gerektiği kompleksine düşmeyenlerin, kolaylıkla ve beğeniyle okuyup anlayacakları bir öykü…”
Türkiye’deki dolar çılgınlığını “AKP/Erdoğan” demeden küresel boyutu ile değerlendiren kaç iktisatçımız kaldı? Kimi günlük siyasete yenik düştü, kimi tv’de reyting- sosyal medyada tık peşinde!
Bilgiç iktisatçı, krizinin nedenlerini değil salt sonuç odaklı, dinleyeni-okuyanı hoşnut edecek değerlendirmeler yapıyor. Bu yanlıştır.
Bu tavra yanlış demek; AKP/Erdoğan başarısızlığına göz yummak, bahane aramak değildir. Geleceğe projeksiyon tutmak zorundayız. Yanlış teşhis ölüme sebebiyet verir çünkü…
Krizin tek sebebini Erdoğan görürsek ABD’de olan nedir?
ABD de bizim gibi kriz yaşıyor ise; hiçbir karşılığı olmayan kağıdının (dolarının) peşinden insanımız niye “ölümüne” gidiyor?
Bir şeyi abartmak için diğer şeyi küçültmek gerekir! Türk insanının ruh hali budur; karşılığı olmayan dolar’ı abartıyor, TL’yi küçültüyor…
Diyojen’in gündüz elinde fenerle yaptığı arayış içindeyim:
Kaç Aziz Nesin’imiz kaldı…
Kaç Yalçın Küçük’ümüz kaldı…
Ülkemiz niye bu derece çoraklaştı?
“MAKYAJ” GİZLER
Sadece Türkiye değil.
Sadece ABD değil.
Avrupa da farklı değil.
Almanya bile son 28 yılın en yüksek enflasyonunu yaşıyor! İngiltere’de yakıt, Fransa’da gıda kuyrukları var…
Avrupalı çoğu ekonomist ülkelerindeki ekonomi-politik sert kırılganlığın sebebinin “hiper-küreselleşme” olduğunu artık kabul ediyor. Gördüler ki, küresel piyasaların amansız tahakkümü toplumsal hayatı darmadağın etti. Hepsi 2010 yılındaki gibi Euro krizinin yaşanacağı beklentisinde…
Peki, kaç Avrupalı vatandaş krizin temel nedeni hakkında fikir sahibi? Onlar sanıyor ki işsizlikten pahalılığa ekonomik krizin tek sebebi mülteciler!
Peki, Avrupa’daki dört farklı ekonomi-politik model (sosyal demokrat/İskandinav; Hıristiyan muhafazakâr/kıta; güney Avrupa/İtalya-Yunanistan; ve liberal/Anglo-Sakson) niye çöktü?
Dikkat ediniz; ihracat odaklı, rekabetçi ekonomilerden ve nispeten evrensel refah devletlerinden bahsediyoruz. (Bu arada… Her ülke kendini kurtarma derdine düşmüşken Türkiye’de siz hâlâ “üst akıl”dan mı bahsediyorsunuz?)
Erdoğan hani “faiz sebep, enflasyon sonuç” diyor ya, bu aslında krizi derinlemesine kavrayamamasından kaynaklanıyor. Ve sanıyor ki, “devlet mallarını satıp 2023 seçimini kazanırım.”
Oysa:
Neoliberalizm sebep, kriz sonuçtur.
Diyorum ki: Sistem temelden sakat; “makyaj” kurtarmaz sadece gizler!
Köklü olmayan palyatif çözümden yana Erdoğan’ı anlıyorum da, kimi solcu iktisatçıları anlayamıyorum:
Aziz Nesin’in yazdığı, Yalçın Küçük’ün tespit ettiği ekonomi-politik kafalarında yok, unuttular; salt para politikasına sıkışıp kaldılar…
“Bu ne acayip bilmece/
Ne gündüz biter, ne gece/
Kime söyleriz derdimizi/
Ne hekim anlar, ne hoca…”