Depremin ardından ülkede büyük bir kırılma yaşandığını dile getiren Okuyan, piyasa düzeninin sorgulandığını ve halkın devrimcilerin, solcuların, komünistlerin insana ve ülkeye nasıl yaklaştıklarını gördüklerini söyledi.
Okuyan “Ortaya çıkan bu gerçek TKP’yi daha büyük, daha iddialı açılımlara zorluyor. İlkelerimizden asla taviz vermeden daha cesur ve yapıcı adımlar atacağız” dedi.
Okuyan’ın açıklamalarından satır başları şöyle:
– Osmaniye’de baskına uğrayan evi semt evine dönüştürdük. Şimdi mahalleliye baskı yapmaya çalışıyorlar. Bunlar acizlik belirtisi. Evet otoriter ve baskıcı ama aynı zamanda çaresizlik ifadesi.
– Bugün bir soruşturma konusu olması gereken açıklama savunma bakanının açıklaması. ‘Asker nerede demek kolay uzaktan, sınır güvenliği ne olacak, Suriye ne olacak’ demek soruşturma konusu. Güvenlik kavramı yurttaşlarımızın can güvenliği güvenlik konusu değil mi?
– Savunma Bakanı’nın açıklaması soruşturma konusu olmak zorunda. Günlerdir bu ülkede silahlı kuvvetler personeli niye kullanılmadı deniliyor. Bugün deniliyor ki sahada değildi. Şu anda her yerde terörle mücadele personeli, asker var. AKP karşıtı bir şey var mı bunu denetliyorlar. Bu personel neredeydi ilk iki gün? Ahmet Ercan’ı bıraksınlar. Bu, depremde ortaya çıkan acizliğin bir devamıdır.
– (Kızılay’ın çadırları satması) Sevgili Murat Ağırel’i tebrik etmek lazım. Gerçekten de çok yerinde ve zamanında bir gazetecilik yaptı. Şunu gösteriyor çok çıplak bir şekilde: İktidara geldiğinde ben tüccar bir siyaset yapacağım diye övünen bir partinin Türkiye’yi ne hale getirdiğinin göstergesi.
– Özel güzeldir diye başlayan ardından piyasa ekonomisine övgüler düzen bir mantığın Türkiye’yi getirdiği yer. Kızılay Başkanı’nın ‘bu doğaldır’ demesi bunun sonucu. Bu piyasa mekanizması, kâr güdüsü eğer biz onu baskılayıp yok etmezsek her yere girer. Temiz havayı da satacak bunlar.
– O övgüler düzülen piyasa ekonomisi ülkeyi bu hale getirdi. Her şey paralı.
– Kızılay çadır satmasının hesabını verecek. Bu halkın en güç gününde o çadırları bir ticaret konusu yapan herkes bir gün hesabını verecek. Bu halkın gücü eninde sonunda bu hesabı sorar. Ama burada duramayız biz. Türkiye’yi sürekli kemiren bir unsur var: Kâr hırsı.
– Para getirmeyen hiçbir şeye hazırlık yapmıyorlar.
– (Yurttaş Sözü imza kampanyası) Laik, devletçi, bağımsız egemen bir ülke için bir imza kampanyası başlattık. Şimdi her mahallede, köyde, ilçede yurttaş sözü toplantılarına başlıyoruz.
– (Sosyalistlerin bölgedeki dayanışması ve siyasi iktidarın baskıları) Son derece muhafazakar yerleşimlerde komünizme dönük önyargılar bir anda kırıldı. Bu bizim açımızdan bir siyasi propaganda konusu değil. Biz doğal olarak bu ülkenin yurttaşları olarak enkaz altında kaldık ve o enkazın altında bir dayanışma örmeye çalıştık. Ve şunu gördük ki artık siyasi iktidara bir güven yok. TKP aslında bir dağıtım mekanizması kurdu. TKP’nin kendi olanaklarıyla topladığı malzemenin belki 50-60 katı yurttaşlarımız tarafından dağıtılmak üzere bize ulaştırıldı. Bir güven oluştu. Bu güvenle baş edemedi siyasi iktidar.
– Sermaye toplumsal dayanışmayla ilgilenmez. Sadaka dağıtıyorlar. Devletin yurttaşına yardım eli uzatması lütuf değildir bir görevdir.
– (Erdoğan’ın Adıyaman’da ‘helallik’ istemesi) AKP ve MHP seçmeninde büyük bir tepki var. Her ailede ciddi kayıplar var. Şimdi insanların öfkesiyle oynanamayacak kadar büyük acılar var.
– Bir siyasi iktidar helallik isteyemez. Kendi görev alanına ilişkin hesap verir.
– Biz laiklik derken biraz da bu siyaset kültürünü kastettik. Siyasette kullanılmaması gereken kavramlar var. İnanç insanların bireysel özgürlüğü. Devletin dili böyle olmaz. Burada helalleşme ne demektir? Bence kontrolden çıktı bu siyasi iktidar.
– (Hükümet istifa sloganları) Bunun bir suç konusu yapılması olacak iş değil. İstediğiniz yerde ‘hükümet istifa’ diyebilirsiniz. Bu hükümete karşı olabilecek en nazik ifade. Çünkü inisiyatifi ona bırakıyorsunuz. Sen istifa et diyorsunuz. Buradan kameraya bakarak ‘hükümet istifa’ diyorum, böyle bir suç olmaz. İsterseniz tribünde bağırırsınız. Korkuyorlar, tribünleri kapat, okulu kapat. Bu bir boyutu.
– Siyasi iktidar siyasetin profesyonel bir iş olduğunu ve sadece sandıkla ilgili olduğunu empoze ediyor. Siyaset her yerde yapılır, siyasete yasak getiremezsiniz.
– ‘Kışlada siyaset olmaz’ diyorlar… Kaç tane darbe oldu bu ülkede. Hulusi Akar siyaset yapmıyor mu? Türkiye’de en çok konuşanlar üst düzey subaylar oldu hep. Siyaset kime yasak? Erlere, daha aşağı kademelere. Orada yapılmayacak, okulda yapılmayacak. İşçiye yasak, hakkını arayan işçiye ‘siyaset yapamazsın’ diyorlar. Siyasetin alanını tamamen daraltmaya yönelik bir çaba var. Siyaset her yerde yapılır, seçimden seçime yapılmaz. Bir hükümetin istifasını istemek suç değildir.
– Buradan bir suç çıkarmaya çalışılıyor. O da hükümeti yıkmaya çalışmak. Sandıkta da hesaplaşılır ama bir iktidarı değiştirmenin tek yolu sandık değildir, bir iktidar hukuk yoluyla da devrilir. Bir iktidar toplumsal tepkiye dayanamaz ve düşer. Hükümetin değişmesini talep etmek niye suç olsun? Böyle bir siyaset kültürü olabilir mi?
– (Seçimler ve TKP’nin tutumu) Türkiye’de sol, komünizm bir meşruiyet alanı açtı. Şimdi yeni bir durum var. Biz bunu yok sayamayız. İnsanlar gördüler, komünistler, devrimciler, solcular ülkeye, yurda nasıl yaklaşıyorlar. Bunun siyasal bir enerjiye dönüşmesini sağlamalıyız.
– Bu deprem bizi daha büyük açılımlara zorluyor. Daha önce saydığımız ilkelerden milim kıpırdamayız. Piyasa ekonomisi bununla hesaplaşacağız. Tarikatlar, cemaatler dağıtılacak. Türkiye bağımsız bir ülke olacak. Demek ki biz bunları savunanları bu seçim öncesinde hızla bir araya getirmek zorundayız. TKP bunun için daha cesur ve yapıcı olacak.
– (Demirtaş’ın ittifaklara ilişkin açıklaması) Sayın Demirtaş’ın dileği, açıklaması, kendi görüşüdür. Ben bu tarz bir bir aradalığın mümkün olduğunu düşünmüyorum. Erdoğan’ın yeniden seçilmemesi için elimizden geleni yapacağız. Ama öte yandan demin saydığımız ilkelerle hiç bağdaşmayan ya da bu ilkelere ilişkin tutarsız konum alan hiçbir siyasi partiyle birlikte yürüyemeyiz. Ne laiklikten, ne devletçi ve planlı bir ekonomiden ne de bağımsız ve egemen bir ülkeden hiçbir taviz vermeyeceğiz.
– Belki de Türkiye’de bu saydığımız ilkeler etrafında ortak bir cumhurbaşkanı adayı çıkacak.
– Biz ilk turda ya da ikinci turda Erdoğan’ın kazanmasına istemeyerek de yardımcı olacak bir pozisyona girmeyeceğiz.
– Biz Millet İttifakının herhangi bir adayına kefil olamayız.